Boşanma ile ilgili bir dizi yazı yazmayı planlıyorum. Bu yazı ilki olacak. Boşanma meselesi can yakıcı bir konu. Bu sebeple de, sorulacak çok soru, verilmesi gereken çok cevap var. Bazı sorular toplumsal düzeyde: Boşanma rakamları için ideal bir oran var mı? Dünyada ve bizde boşanma oranları nasıl bir değişim içinde? Türkiye’de boşanma oranları artıyor mu? Bazı sorular ise bireysel düzlemde: Boşanma kararı ne zaman doğru ne zaman yanlış? Boşanmayı ne zaman teşvik etmeli ne zaman etmemeli? Hangi durumlarda boşanma çocuklar için koruyucu, hangi durumda zarar verici? Çocukları boşanma sürecinde nasıl ele almalı? Boşanırken nasıl boşanmalı? Boşanılan eşle nasıl bir ilişki kurmalı? Boşanma sonrası kişiyi bekleyen psikolojik süreçler neler? Boşanma sonrası yeniden evlenilmeli mi?
Boşanma rakamları için optimal oran
Boşanma eşleri, aileyi yakından etkileyen bir mesele olduğu kadar toplumu da etkileyen bir mesele. Bu sebeple, boşanma oranlarının seyri ile ilgili tartışmalar büyük ilgi görüyor. Çekirdek ailenin de çözüldüğü bu zaman diliminde, boşanma oranlarının artması endişe verici olarak algılanıyor. Öbür taraftan boşanma meselesi yeni bir mesele değil tarihsel bir mesele. Özellikle bizim tarihsel kökenlerimizde “Katolik nikahı” yok. Yeri geldiğinde evlilik kadar boşanma da bir ihtiyaç.
Boşanma oranları ile ilgili optimal bir oran olduğunu düşünüyorum. Optimali; ideal oran, olması gereken, tam yerli yerinde anlamında kullanıyorum. Çünkü boşanma oranları aşırı ise bireysel ve toplumsal düzeyde büyük bir krize giriyoruz. Boşanmanın önünün kapatılarak düşük tutulması ise başka türden bireysel dolayısıyla da toplumsal sorunlara yol açıyor. Boşanmanın düdüklü tencerenin havasını dışarı atan, patlamayı önleyen mekanizmasına benzer bir fonksiyonu da var. Yani boşanmanın teşvik edilemeyeceği gibi, gerektiği zaman önünün kesilmemesi de gerekiyor. Boşanma için “Allah’ın sevmediği helal” yaklaşımı boşuna değil.
Boşanmada 'Doğru ve yerinde karar'
Boşanma meselesinde “Doğru ve yerinde karar almak” önemli. Keyfi ve yersiz boşanmalar, kişiye trajedi getireceği gibi varsa çocuklara da zarar verebilir. Öte taraftan, boşanmanın gerektiği durumda, evlilik baskıyla devam ettirilir ise, çocukların daha fazla zarar göreceği gibi, can emniyeti sorunu da olabilir.
Herkesi bağlayacak ve mutlak doğru kabul edilebilecek boşanma ilkelerinden bahsedilemezse de, boşanma veya evlilikte kalma kararlarına yol göstericilik yapacak rehber metinlere ihtiyacımız var. Üzerine iyi çalışılmış, yol gösterici olacak kadar pratik rehber metinler, “Boşanmada doğru ve yerinde karar verme” olasılığını arttırabilir. Örneğin eşlere psikolojik ve evlilik krizleri sırasında hızlı boşanma kararı almamaları gerektiği öğretilebilir.
Depresyona girmiş bir eş bu dönemde boşanma kararı almamalıdır. Çünkü depresyon döneminde olağan karar alma mekanizmalarımız bozulur. Aynı şey “Evlilik krizleri” için de geçerlidir. Şu zaman diliminde iyi bir evliliğe sahip olduğunu düşünen çiftler geçmişte evliliklerinde kriz yaşamış, hatta boşanmayı düşünmüş olabilirler. Krizin sıcak döneminde sağlıklı karar almak zordur. Bu sebeple de özgür irade ve seçimi etkileyen unsurların olmadığı halde boşanma veya boşanmama kararı almak daha doğrudur.