PKK bir canlı bomba eylemiyle Kızılay Meydanı’nda onlarca kişiyi katletti. HDP milletvekili bu canlı bombanın cenazesine katıldı.
Hoş terörist cenazesine katılmak sadece HDP’li vekillerin alışkanlığı değil, CHP’nin yumrukla selam veren vekillerinin de terörist cenazelerinde boy gösterdiği vaki.
Bir başka HDP milletvekili terör örgütüne silah taşıdı. Kuvvetli şüpheyi de aşan bir durum vardı ortada. Suçüstü yakalandı.
Seçim çalışmalarında sarf edilen “PKK sizi tükürüğüyle boğar”, “Biz sırtımızı YPG’ye, PYD’ye yaslıyoruz”, “O keleşi size çevirmesini iyi biliriz biz” gibi lafları saymıyoruz bile.
90’larda dokunulmazlığı kaldırmak için yeterli sayılan PKK flamaları, Öcalan posterleri ya da Öcalan’la görüşmek değil yani fezlekelerin Meclis’e gelme sebebi. Bu yüzden 90’lardaki görüntüler oluşur kaygısı yersiz.
“Bugün giderler, güçlenip geri gelirler” tezi de bir tür PKK propagandası aslında.
Meclis’in dokunulmazlık sorununu bir an evvel halkın önüne dahi getirmeden çözmesi ve milletin beklentisini karşılaması gerekiyor. Yoksa her geçen gün PKK’ya yönelik haklı nefret Meclis’i töhmet altında bırakacak bir cesamete kavuşacak. Meclis bir sorumlulukla hareket etmeli ve bunun Kürt vekillere dönük bir hareket olmadığını, sadece hakkında fezleke olanlara yargılama yolunu açacak bir adım olduğunu gösterecek şekilde sorunu Meclis çatısı altında çözmeli.
Ama dünkü oylamadan anlaşılan o ki CHP tıpkı HDP gibi neredeyse blok olarak ret oyu verdi. Kılıçdaroğlu evet diyeceklerini söylediği günden beri CHP’li vekiller tek tek hayır diyeceklerini söylüyordu. Öyle anlaşılıyor ki Kılıçdaroğlu bile hayır dedi.
CHP’nin dokunulmazlıkların kaldırılmasına hayır dediği gün, PKK’nın katlettiği 16 köylünün 13’ü boş tabutlarıyla defnedildi. Bunun CHP’ye bir bedeli olacağı muhakkak.
KANDİL NE DERSE O MU YANİ?
Peki, şimdi ne yapacak? Cuma günkü oylamada en azından 367’nin yakalanabileceği şekilde evet oyu kullanıp dokunulmazlıkların referanduma gitmeden kalkmasını mı sağlayacak?
CHP için en akıllıca yol bu gözüküyor.
Oylamadan referandum aralığında bir sonuç çıkarsa “Şimdi CHP düşünsün” diyebileceğimiz bir durum oluşur zira.
Oylamanın referanduma gitmesi durumunda “kırmızı oyu” nasıl izah edecek? ‘Hayır’ını nasıl gerekçelendirecek? Kürt halkı bile “yargılansınlar” derken CHP ada sahillerindeki seçmenine bunu nasıl anlatacak? Faysal Sarıyıldız’ın, Figen Yüksekdağ’ın, Tuba Hezer’in yargılanmasına razı gelmeyişini hangi argümanla savunacak?
Ayrıca böyle bir referandum, AK Parti’ye bir seçim galibiyeti daha yaşatmış olacak. Muhalefet partilerinin tümünün temsil zafiyeti içine düştüğü bir vasatta yeni ihtimallerin söz konusu olabileceğini, bu rüzgarın siyasette yeni koşullar meydana getirebileceğini de mi hesaba katamıyor?
Bu tavrın, “CHP HDP’lileşiyor” iddiasını dahi bir adım öteye taşıdığını idrak edemiyor mu?
Acaba CHP’de Kemal Kılıçdaroğlu’nun değil de Cemil Bayık’ın, Duran Kalkan’ın mı sözü geçiyor?
Önce “Evet diyeceğiz” deyip sonra da toplu olarak “hayır” demek, Kandil’e karşı esas duruşa geçmek değilse ne? PKK’lı Duran Kalkan “CHP safını net olarak ortaya koymalı. Ak Parti’ye koltuk değneği olan CHP’lilik artık bitmeli. CHP içinde tutarlı sosyal demokratlar var. Yıllardır mücadele ediyorlar. Tanıyoruz, saygı duyuyoruz mücadelelerine. Ama gelinen noktada AKP’nin MHP ile kurduğu cepheye koltuk değneği olunamaz. CHP, suç ortağı mı olacak, onlara karşı demokratik direnişin yanında mı yer alacak? En başta CHP’ye sorumluluk düşüyor.” derken tam da bunu mu kastediyordu?
Kılıçdaroğlu tez elden bu soruları cevaplamaya başlasa iyi olur.