Türkiye’de saçma sapan bir çocuk istismarı tartışması sürerken hemen yanıbaşımızda, Halep’te çocukların üzerine misket, vakum ve bilumum kimyasal bombalar yağıyor.
Ne acıdır ki Türkiye’de, bir grup dertli insan dışında Halep’teki katliam dile getiren yok.
Esad’ın erketeliğinde Halep Rus uçakları tarafından yerle bir ediliyor.
Yıkılmadık hastane , okul, fırın kalmadı…
Başta abluka altındaki Halep olmak üzere Suriye’de kardeşlerimiz kıtlıkla karşı karşıya.
Dertli insanlar “Suriye’ye un” kampanyası başlattı…
Kardeşlerimizin başlarına, savaş baronlarının ürettiği envai çeşit bombalar yağarken bizler un götürmeyi, makarna götürmeyi büyük iş sayıyoruz! Evet, sivil toplum kuruluşlarının bombalar altında ölümü göze alıp kardeşlerimize yardım ulaştırmaları büyük iş. Allah hepsinden razı olsun. Lâkin benim sitemimin adresi başka…
Rusya, İran, Çin, ABD Suriye’deki kardeşlerimizi katletmek için gemilerle silâh taşırken Türkiye’nin un taşıması!..
Biliyorum, sıkıntılarımız büyük ve gözetmemiz gereken dengeler var. Kahrolası o dengeler var olmasına var da, ama her şeyin de bir yolu var!..
Son 6 gün içerisinde Halep’te 332 ‘sivil’ kardeşimizin şehid olduğu haberi geldi. Haberde ‘sivil” diye geçen ölü sayısının açılımı: 82’si çocuk, 62’si kadın!..
Binlerce de yaralı. Hastanelerin yıkıldığı, ameliyat malzemesi ve ilacın olmadığı Halep’te yaralı olmayı varın siz düşünün.
15 Temmuz Anadolu’yu işgal teşebbüsünün gayelerinden biri de Türkiye’nin ümmete uzanan elini kesmekti. Bu zaviyeden 15 Temmuz başarılı olmamalı. Ne olursa olsun ümmetin üzerinden elimizi çekemeyiz. Bu toprakların yükü ağır. Üstad Necip Fazıl Kısakürek’in, “Eyvah, eyvah, Sakaryam, sana mı düştü bu yük? / Bu dâva hor, bu dâva öksüz, bu dâva büyük!.. / Ne ağır imtihandır, başındaki, Sakarya! / Binbir başlı kartalı nasıl taşır kanarya?”mısralarıyla anlattığı mübarek yükün sırtlanmış olmanın hamdını yerine getirmekle mükellefiz; yakınmanın, şekvacı olmanın nimete nankörlük etmek olduğunun şuuruyla nerede mazlum varsa el uzatmalıyız. Yardım edelim ki yardıma lâyık olunalım, 15 Temmuz gecesi olduğu gibi…
Halep Rusya tarafından haritadan silinmeden bir şeyler yapmalıyız. Buna mecalimiz yoksa tâlimat verin çuval fabrikalarına da, un çuvallarını bombaya dayanıklı yapsınlar! Bir Kanun Hükmünde Kararname’ye bakar!..
Abdulkadir Yapçan’la derdiniz ne?
Haberi okur musunuz: “BM Yüksek Komiserliği’nin bilgi ve denetiminde 15 yıldır Türkiye’de yaşayan Uygur Türklerinin kanaat önderlerinden Abdulkadir Yapçan, ‘bölücü ve terörist’ olarak suçlandığı Çin’e iade ediliyor.”
Yapçan’ı, Çin’in istediği doğrultusunda 40 gün de hapse atmışız! Şimdi de idam edilsin diye işgalci Çin yönetimine iade edecekmişiz.
Eskiden FETÖ mensubu kadrolar, örgütlerinin çıkarları doğrultusunda bize sığınan kardeşlerimizi sessiz sedasız işgalcilere teslim ediyorlardı. Hadi onu anladık da şimdi dert ne?
Abdulkadir Yapçan neden, niçin ve hangi ulvi çıkar uğruna Çin’e, yani ölüme gönderiliyor. İzah edecek olan var mı!..