Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan pazartesi günü Rusya, Kuveyt ve Katar’ı kapsayan bir seyahate çıkıyor.
Üç ülke için ortak konu ‘Suudi Arabistan -İran gerginliği’…
Bu ortak konu, üç ülkeyi başlıktaki ‘konumları’ ile muhatap kılıyor. (Elbette Türkiye için bu üç ülkenin ayrıca daha farklı ve derinlikli konumları ve güncel konuları da var.)
S. Arabistan’da son günlerde yaşanan tasfiyeler ile bütün güç ‘kraliyet ailesi’nden ‘Kral’a geçiyor.
Aynı süreçte İran’a yönelik tutum sertleşiyor, ‘çatışma’ya gitme eğilimi artıyor.
- Olası bir S.Arabistan-İran krizinde, Katar krizinde oluşturulan ‘dörtlü ittifak’ (Mısır, BAE ve Bahreyn ile) devam edecek.
- Aynı şekilde, krizde Katar’dan yana taraf olanlar ve ‘arabulucu’ niteliğindeki İslam ülkeleri nedeniyle oluşan ‘ayrılık’ daha da keskinleşecek.
- Olası krizin ilk anından itibaren, etkileri İran etkisindeki Şii grupların bulunduğu Irak, Lübnan ve Suriye’de de görülecek.
- Bu sadece bütün coğrafyanın ‘enerji’ kaynaklı ekonomisini değil, petrol ve doğalgaza dayalı küresel sistemi, bölgedeki ülkelerin ticaretini, şirketlerini etkileyecek.
- Yine ‘henüz kriz aşamasındayken bile’, öncelikli tehdit altındaki bölgelerden milyonlarla ifade edilebilecek göç dalgalarına neden olabilecek.
Bütün bunlar üç ülkeyi de yakından ilgilendiriyor.
Türkiye, S.Arabistan ve İran arasında tercih zorunda kalmak istemiyor.
İkisi de dini, siyasi ve ekonomik olarak karşılıklı iyi ilişkilerin olduğu, ‘olmak zorunda olduğu’ ülkeler.
İran, ayrıca ‘en eski’ sınır komşusu.
İki ülke de zaten Irak ve Suriye gibi iki komşudaki iç çatışmalardan olumsuz etkileniyor; barış ve istikrar için -en azından bazı konularda- birlikte çalışıyorlar.
Türkiye’nin ekonomik ve siyasi hassasiyetlerin yanında ‘müslüman kavgası’ ve ‘kardeş kavgası’ hassasiyeti de yüksek.
Rusya da Suriye’de İran gibi Şam Yönetimi’nin yanında ve tarihsel olarak İran’la iyi ilişkilere sahip. S. Arabistan’daki gelişmeleri ‘operasyon’ olarak değerlendirse de, Riyad ve müttefiklerini ‘karşısına almak’ istemiyor.
Kuveyt, Basra Körfezi’nin başında S.Arabistan ile İran arasındaki ‘ara’ bölgede ve İran’la arasında sadece Irak’ın küçük bir toprağı var. Olası bir sıcak çatışma önce Kuveyt’i etkileyecek.
Katar ise karadan ‘ambargocu ülkeler’, denizden de ‘hedef ülke’ İran’la komşu bir yarımada… Hem denizin hem çatışmanın ortasında...
Türkiye’nin ‘kemikleşmiş’ öncelikleri var:
1- Milli güvenliğine tehdit oluşmaması: Olası bir kriz veya çatışma Suriye, Irak ve bu kez İran’dan yeni göç dalgaları, ekonomik baskı ve siyasi sınırlar konusunda tehdit yaratır.
2- İçte ve bölgede siyasi istikrarın devamı: İstikrarsız yönetimler veya yönetimsizlik tehdittir.
3. Bölgesel ilişkilerin devamı: Kriz ve çatışma ortamlarında siyasi ve ekonomik ilişkiler sürdürülemeyebilir.
Bu yüzden Türkiye’nin hedefi, sürecin değil ‘sıcak çatışma’ya, ‘krize’ varmadan durdurulması.
Zira Ortadoğu halkları ‘bir masanın ayakları’ gibidir. Biri kırılır veya biri diğerini kırmaya kalkarsa bölge topallamaktan kurtulamaz.
Bugüne kadar olduğu gibi…
Türkiye’nin elinde önemli argümanlar var.
Türkiye ‘ateşi söndürmek’ için su taşımak durumunda.
Savaş herkesi bir şekilde yakar. Ama önce ateş taşıyanları…
Cumhurbaşkanı’nın bu çok kritik ve önemli ziyaretine ben de katılacağım. Duamız, iyi haberler getirebilmek…
Atatürkçüleşmek!..
Son günlerde gündem yapıldı; ‘Muhafazakarlar Atatürkçüleşiyor’muş…
Gerekçelere, ‘saptamalara’ bakılırsa, bu iddia ancak Atatürk’ü ‘rakı’ ile birlikte anlayanlara uygun.
Haliyle, Atatürk’ü ‘rakı’ ile birlikte anladığı için tepki gösterenlere de.
Biri olmasaydı, diğeri olmazdı.
Yeterince açık mı?
Açık değilse, Erdoğan’ın 2003’ten beri milli bayramlar, YAŞ toplantıları sonrası ve 10 Kasım’lardaki mesajlarını, Anıtkabir Özel Defteri’ne yazdıklarını ‘bir zahmet’ okuyun.
Bakın, 15 yılda ne değişmiş?
Bir çeviklik gösterin kalkın; çalışın, zekanızı kullanın ve ‘ahlaklı’ yorumlayın...
Ha; muhafazakarların ‘devlet’ ve ‘sekülarizm’ konusunda bir değişimi var; ama onu konu ederseniz hem ‘çakma’ hevesiniz kursağınızda kalabilir, hem de ‘ciddi’ gelebilir!..
Allah Mustafa Kemal Atatürk ve memleket için kan, ter dökmüş bütün geçmişimize, şehitlerimize rahmet etsin.