Ortadoğu bölgesindeki çatışmaların devletlerin sınırlarını da değiştireceği söyleniyor. Biz bugün var olan sınırlara içindeki halkların kurduğu devletlerin sınırları mı diyeceğiz, yoksa birileri bu devletleri kurarken sınırları bu gün bilinen şekilde çizmek zorundaydılar ve bu sınırları çizdiler mi diyeceğiz. Biz küçük bir devletin bile kendi politikaları olduğunu ve bunu uyguladıkları gibi bir düşünce içinde mi olmalıyız? Mesela Suriye oradaki halkın bir eseri midir ve halen uygulamakta oldukları politika Suriye halkının istediği bir politika mıdır? İşin ilginç yanı burayı yönetenlerin çok güçlü olduğu ve ülkeye dış müdahalelerin bunlar tarafından önlendiği sanılır. Suriye’de Esad ailesinin, Irak’ta Saddam’ın büyük bir güç olduğu ve farklı bir rejimi uyguladıklarına inanılır. Oysa bölgede bu devletleri kuran güç onların ideolojisini farklılaştırarak başka bir gücün etkilemesini önlemek istemiş ve bunda da başarılı olmuştur.
Biz bu konuda bir sınavdan geçtik. Bölgeye istediği şekli veren güç, yani Birinci Dünya Savaşı’nın asıl galibi olan ve üzerinde güneş batmayan bir imparatorluk olduğu söylenen İngiltere 1970’li yıllarda bölgeyi yönlendirmeye devam etmek için bizi de Baas rejimi ile yönetilen diğer bölge ülkeleri ile aynı kategoriye koyup Baas rejimiyle idare edilmemizi sağlamak istedi. Bu durum dünyada bulunduğumuz yerin değişmesi anlamına gelirdi. Yeni rejim bizi ABD’den uzaklaştırır ve bu uzaklaşma SSCB ile yakınlaşmak anlamına gelmezdi. Ancak bu yapıyı hedef alan ve 12 Mart darbesi olarak isimlendirilen bu eylem başarıya ulaşamadı ve biz BAAS rejimiyle yönetilmekten kurtulduk.
***
Günümüzde bu bölge, dünyadaki büyük güçler de dahil, herkes için önemli ve petrolün kaynağı. Bu nedenle büyük güçler buradaki etkilerini kaybetmek istemezler. Bunun yolu buradaki yönetimleri kontrol etmek ve bir başka gücün, mesela Avrupa’ya da Çin’in bölgeye hakim olmasını engellemektir. Bunun en iyi yolu bölgedeki yerel güçleri etkisiz hale getirmek ve kontrol altına almaktır. Bunun yolu bölge ülkelerini bölmek ve küçük alanları kontrol etmektir. Bölmek zor değildir ama kontrol mekanizması kurmak zordur. Bölge ülkeleri kültürleri, inançları nedeniyle Batı ve Çin ile birlikte hareket edemezler ama aynı engel ABD ve Rusya için de geçerlidir. Yeni model bölgede bağımsız bir yapı oluşturmak ve burayı kontrol altına almak değil bölgesel bir güç oluşturmak ve bununla birlikte olmaktır. Burada diğer bölge ülkeleriyle birlikte hareket edecek ülke Türkiye’dir. İnanç, kültür ve varlığını korumak için Türkiye ile beraber olmak bölge ülkeleri için olumlu sonuçlar doğurur ve Batı ülkeleri karşısında kendilerini daha geride hissetmekten de kurtulurlar.
Türkiye’yi bölgeyi kontrolde aracı olarak kullanmak yeni bir proje değildir. Avrupa Birliği’nin Türkiye’yi üye yapmak istememesi de bununla ilgilidir. Ancak üyeliğimizi İngiltere desteklerken Almanya ve Fransa karşı çıkmaktadır ve bu karşıtlık ülkemizin istenen tavrı takınmasıyla alakalı değildir. Türkiye ile birlikte olacak Avrupa ülkesi bölgede çok etkin olacaktır ve bu konuda İngiltere kararlıdır Türkiye’nin AB’ye katılmasını ve kendisine yakın olmasını istemektedir. Diğer taraftan Avrupa ile mevcut rekabet nedeni ile de ABD ve Rusya Türkiye’nin bölgede güç olmasının kendilerine zarar vermeyeceğini düşünüyorlar. Çünkü her ikisi de enerji ihtiyacını karşılıyor hatta ihraç ediyorlar. Oysa Avrupa enerji bağımlılığı nedeniyle Türkiye-ABD-Rusya birlikteliğinin her açıdan dünyadaki güç dengesinde etkili olacağını biliyor ve kendi güçlerini Çin ile paylaşmak istiyor. Bölgede Türkiye’ye karşı hareketler esas itibariyle buna dayanmaktadır. Halkımızın hassasiyetlerinin bir takım provokasyonlar ve terör eylemleri ile tahrik edilmeye çalışılmasının ana sebebi de budur. Meselelere genel analizler çerçevesinde bakılmalıdır diye düşünüyorum.