11 Mart 1991 tarihinde bir gazetede çıkan söyleşimde Irak’ın bölüneceğini söyleyip bölgedeki krizin ABD ile Avrupa arasındaki rekabetten çıktığını söylüyor ve ABD’nin petrol bölgesini Avrupa’nın kontrolü dışında tutmaya özen gösterdiğini ve krizin bu nedenle çıktığını söylüyordum. ABD ile Avrupa’nın çok yakın siyasi beraberlik içinde oldukları düşünülen bir dönemde böyle bir ifade belki de çok anlamsız bulunmuştur. Hatta bu yazıda ABD ile SSCB arasında siyasi bir yakınlık olduğunu da söylüyordum.
Bununla vurgulamak istediğim şey bölgedeki gelişmelerin günümüzle sınırlı olmadığını ve geçmişte başlayan bir rekabetin bugünkü görünümü olduğunu ifade etmektir. Türkiye’deki dış ve iç gelişmeler bundan etkilenmiştir. Çünkü Türkiye’nin bulunduğu tarafın bölgede etkili olması imkanı çok yüksektir. Bu durumda bizi etkisiz hale getirmek ve bizim yerimize Saddam’ın Irak’ını koymak o günlerde Avrupa’nın politikası oldu. Etkisizleşmemiz için içerde bir Türk- Kürt anlaşmazlığı, hatta bunun çatışmaya dönüştürülmesi istendi. Bu çatışmayı sağlamak için içerideki bir Kürt örgütünün terörizme dönüşmesi ve bunun Türkiye’de bir bölünme yaratacağı düşüncesini yayarak devletin bunlara karşı tedbirler almasını ve olayın bir çatışmaya dönmesini sağladılar.
Bu farklılaşma, halkın hiçbir kesiminin desteğini almadı ama yayınlar ve terörist eylemlere karşı yapılan uygulamalar Türkiye’de bir tarafta bölünme endişesi yaratırken diğer tarafta kötü muamele gördükleri duygusunu yarattı. Bu dışarının etkisi ile oluşan eylem onun kullandığı metodu, yani savunduğu düşünce ve eylemi etkisiz hale getirmekle mümkün olacakken biz tersini yaptık. Mesela teröristi etkisiz hale getirmek için koruculuğu kurduk. Bu tedbirin yanlış olduğunu ve korucuların terör eylemi olduğu sürece sayılarının artacağını, bu nedenle işsizliğin yaygın olduğu bir bölgede teröre en çok ihtiyacı olanların onlar olacağını söyledim. Bu tip önlemler yerine bölge halkının işsizliğini önleyecek ekonomik yatırımların tercih edilmesinin doğru olacağını ifade etmiştim.
Halkta her iki tarafta da yabancılaşma eğiliminin olmadığını, ancak tarafların her birinde birbirine ters düşünceler yayıldığı için böyle bir farklılaşma yaratıldığını söyledim. Çözümün tarafların birbirini anlaması ve gereken tedbirin birlikte alınmasıyla mümkün olacağını düşündüm. Ancak bu yöndeki benzer düşüncelerim o günlerde pek anlaşılamadı hatalı uygulanmalar ve terör eylemleri devam etti.
***
Şimdi durum farklılaştı. Kuzey Irak lideri Barzani Türkiye ile anlaştı ve petrolünün piyasaya çıkmasında ve alacağının tahsilinde Türkiye’deki bankaların görevli olmasına karar verildi. Yakınlaşma bununla da sınırlı değildir. Kuzey Irak ekonomisinin gelişmesinde Türkiye büyük rol oynayacak hatta siyasi ve ekonomik kararlarda da etkileşme olabilecektir
Irak’ta bize karşı eylemler düzenleyecek terör grupların olması sürpriz sayılmamalıdır. Elbette Türkiye’nin bu bölgedeki etkinliğine karşı çıkan farklı ülkelerin olacağı bilinmektedir. Bu uluslararası çıkar mücadelesi, bölge halkının dostluğunu kazanacak politikalarla üstesinden gelinebilecektir.