Akdeniz, mülteci mezarlığına döndü...
Niçin...
Bir habere veya bilgiye “niçin” diye sormazsanız, o haber veya bilgi unutulmaya ya da duygulandırıcı bir kenar süsü olarak kalmaya mahkumdur. Tıpkı, yüzüstü dalgalara kapaklanmış halde Bodrum açıklarından kıyıya vuran o çocuk cesetlerinin sahipsizliğinde olduğu gibi...
Niçin...
O insanlar, ölümü bile bile niye çıkıyorlar o yola? Onları canları pahasına evlerinden çıkartmış olan hangi sebeplerdir? Kimse sakın yoksulluk demesin. Çünkü yoksul bile olsa kimse evini yurdunu darmadağın edip sırtındaki tek bir gömlekle düşmez ölüm yollarına. Demek ki evleri, köyleri, kentleri, yurtları onlara dar edildi ki düştüler yollara... Kaç yıldır varil bombası yağıyordu o çocukların başına... Kaç yıldır bombardıman altında inliyordu o kentler. Suriye. Kanayan bir insanlık yarası...
Kendi halkına kendi yurtlarını dar eden bir zulüm yönetimi hakim Suriye’de. Bodrum’da kıyılara vuran çocuk cesetlerinin sebebi evvela onlara kendi memleketlerini dar eden Suriye yönetimidir. Bunu hala görmeyecek misiniz?
Ve “devrimci halk savaşı” başlattıklarını; uykuda adam kurşunlayarak, hasta taşıyan ambulansları bombalayarak, doktor, hemşire, eczacı vurarak ispat eden habis bir terör çatısı var karşımızda... Bu zehirli çatının Suriye’de aktif olan bileşeni, yani PYD’nin, ‘’teritoryal’’ bir savaşım verdiği iddia ediliyor. Nedir bu teritoryal savaş? Bir toprağı, araziyi güç kullanarak zaptetmenin, o arazidekileri zor kullanarak, imha ederek, sürerek arındırmanın diplomatik jargondaki karşılığı galiba...
***
Bunun Bodrum’da kıyıya vuran çocuk göçmenlerin cesetleriyle ne ilgisi var diyecek olursanız...
Maaşlarını bizzat Suriye diktatör düzeninden alan PYD’nin, Suriye halkına reva görülen genel imha sürecindeki aktif rolünden söz etmek de gerekir sanırım... Birkaç yıl öncesine kadar Suriye’deki Kürtlere nüfus cüzdanı bile vermeyen Esat yönetimi, bugün Suriye’yi kan gölüne çeviren imha sürecinde, güya Suriye Kürtlerinin temsilcisi olduğunu iddia eden PYD’yi kendine bağlı bir ölüm mangası olarak çalıştırıyor. Suriye’yi Suriyeliye dar eden, yüzbinleri ölüme, imhaya mahkum eden, milyonlarca insanıysa mülteci/göçmen durumunda can havliyle dışarı süren vahşet timlerinden birisidir PYD...
‘’Rojava’’... Büyük ve renkli rüya! Biraz toprak, biraz arazi, biraz teritorya, derken bir ülke... Bir ucunda batık sandallardan botlardan fışkıran çocuk cesetleriyle, bir ucundan mezar tarlalarına çevrilmiş kentler ve kasabalarla, çalkalanmış boşaltılmış yakılıp yıkılmış köyleriyle, bir yanıyla kimyasal silahla yakılmış ölüleri, bir yanıyla açlıktan deliren insanlarıyla Suriye’den kopartılmış renkli hülya... Zulümle abad olacağını zanneden, insanları öldüre öldüre kendine yurt açacağını inanmış bozguncularıyla, sırtını şimdilik sıvazlayan global güçlerin eşliğinde, güzel rüya büyük ütopya Rojava... Bizi bırak, geç bakma bize. Nasıl inandıracaksın kendini kendine.
***
Herkes ezberlenmiş şekliyle; ‘’kıyıya vuran bir balina olsaydı şayet dünya ayağa kalkardı...’’ diyor... Yahu dünyayı bir köşeye yazın... Biz ne yapıyoruz ona bakalım...
Türkiye, tüm dünyanın hayret dolu bakışları arasında, mucizevi birşey gerçekleştiriyor: 2 milyonun üzerinde Suriyeli muhacire, ev sahipliği yapıyor.Üstelik alacağı 30 kişilik mülteci yekunu için hıristiyan mısın yoksa müslüman mı, şayet müslümansan seni alamayız çünkü bizim burada cami falan yok diyen ‘’Avrupalı’’ zihniyetin hemen yanı başında gerçekleşiyor bu misafirperverlik... Üstelik, ‘’bize oy verin Suriyelileri hemen gönderelim geldikleri yere’’ diyen birtakım siyasi parti liderlerine rağmen gerçekleşiyor bu 2 milyonluk hicret...
Ve ‘’Bebek Sakinleri’’... ‘’Devrimci Halk Savaşını’’ başlatanları en kahramanlar olarak ayakta alkışlayan ‘’Bebek’’ ahalisi...
Bodrum’da kıyılara vuran bebek cesetleri hakkında ne düşünüyorsunuz... Hiç sordunuz mu niçin diye?