Birleşmiş Milletler’in Suriye’de insan hakları ihlallerini soruşturan komisyonu, 15 Mayıs-15 Temmuz arasında sürdürdüğü çalışmalarını, 11 Eylül itibarıyla raporlamış bulunuyor. Çalışmalar 21 Ağustos’taki kimyasal silah felaketinden önce tamamlandığından, hazırlanan raporda kitle imha silahlarına ilişkin bulgular yer almıyor.
Kimyasal silahlara yönelik bulguların bu raporda olmaması, Suriye iç savaşında yaşanan katliamların pekala konvansiyonel silahlarla da gerçekleşebileceğini gösteriyor.
Brezilyalı diplomat ve hukukçu olan Paulo Pinheiro’nun başkanlığındaki dört uluslararası hukukçu ve onlara bağlı on kadar soruşturmacıdan oluşan komisyon, faaliyetleri sırasında Suriye içinde fazla varlık gösterememişlerdi. Suriyeli yetkililerinin gitmelerine izin vermedikleri yerlere gidememişler, gidebildikleri yerlerde de saldırıya uğramışlardı.
Bu durum bile muhtemelen kendi başına rapor açısından bir veri olarak kabul edilebilir.
Komisyon, 258 sığınmacı, mülteci ve Suriye’de hastanelerde yaralı olarak tedavi gören-göremeyen kişilerle görüşmüş. Sonuçta da Suriye hakkında kaleme alınan on bir BM raporunda olanlar, aynen yeniden ifade bulmuş.
İnsanlığa karşı suç-savaş suçu
Rapora göre ‘Hükümet güçleri ve ona yardım eden guruplar, sivil halka yönelik yaygın saldırılarda bulunmuşlar, çok sayıda cinayet, işkence, tecavüz, faili meçhul ölüm ve insanların ortadan yok olması olayına karışarak insanlığa karşı suç işlemişlerdir.’
Rejim güçlerinin kitlesel ölümlere yol açan saldırılar yaptığı, hastane ve okulları bombaladığı da raporda belirtilmiş.
Demek ki 258 kişiyle görüşünce bile, Suriye’de insanlığa karşı suç işlendiği tespit edilebiliyor.
Öte yandan rapora göre rejim güçleri dışındaki unsurlar da o kadar masum değil. Rapor, rejim karşıtı güçleri kabaca iki grup olarak ele almış. Biri, yerel güçler, diğeri yabancı güçler. Rapora göre, ‘Hükümet karşıtı silahlı güçler, işkence, cinayet, rehin alma, infaz ve sivil anlamda korunan yerlere saldırı eylemleri yaparak savaş suçu işlemişlerdir.’
Rejim karşıtı askeri unsurların ve Kürtlerin ‘çocuk asker’ kullandıkları da rapora not edilmiş.
Kimyasalların gölgesinde konvansiyonel silahlar
Rapor, BM İnsan Hakları Konseyi’ne sunulacak, oradan da Güvenlik Konseyi’ne gidecek. Dolayısıyla Güvenlik Konseyi’nin masasında hem kimyasal silah kullanımına dair bir rapor olacak, hem de konvansiyonel silahlarla işlenen suçlara dair bir rapor.
İnsanlığa karşı suç işlendiği tespit edilen bir yönetim ile savaş suçu işleyen bir muhalefet tarif edilmiş raporda. Sanki bir ülkede iki hükümet savaşıyormuş gibi. Milis faaliyet gösteren grupların asimetrik bir güç karşısında nizami ordu kurallarını benimsemeleri herhalde beklenemez. Ancak sorun, sivillere yönelik, yani silahsız olanlara yönelik şiddetin olmasında ve her durumda, kim yaparsa yapsın bu tür eylemler suç.
Suç olmasına suç da, bu suçlara uygun ceza bulmak zor. Rejim, Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne havale edilebilir, ama ona yardım eden Hizbullah’la ilgili bir yaptırım aracı mevcut değil. Benzer durum muhalif gruplar için de geçerli.
Uluslararası hukukun tıkandığı bu durumda rapora göre çözüm, Suriye’ye yapılan her türlü silah sevkiyatının durdurulması.
Kimyasal silahlar kullanılmasaydı, muhtemelen bu konu gündeme gelebilirdi. Ancak şimdi kimyasal silahların ifşası ve teslim edilmesi gündemde, dolayısıyla konvansiyonel silahlarla işlenen insanlık suçları ikinci planda kalmış gözüküyor. Dünya artık açığa çıktığı için kullanılmayacak olan kimyasallarla uğraşırken ve bu silahları pazarlık eşiği yaparken, insanlar konvansiyonel silahlarla ölmeye devam edecek.