İslamiyet’in kıyamete kadar bozulmayacağı, bizatihi dinin sahibi tarafından garanti edilmiştir. Dolayısıyla Hristiyanlıktaki gibi bir iç çatışmanın asla teolojik tabanı yoktur.
O zaman İslam aleminin bugünkü içler acısı halini nasıl açıklayacağız?
Bu durum Haçlı Seferlerine karşı kahramanca direnen Müslümanların, İslam dünyasını içeriden çökertmeye yönelik Haçlı entrikalarına karşı aynı mukavemeti gösterememesinin vahim sonucudur.
Yani Müslümanlar arasındaki coğrafi ve siyasi parçalanmanın kaynağı dinî hassasiyetler değil, emperyalist fitnenin ürünüdür.
Bu tabloya İran gibi İslamiyet’i, ulusal hedeflerin Truva Atı olarak kullananları da eklediğinizde bugünkü perişan fotoğrafın flu bir tarafı kalmayacaktır.
Kılıçla değil, fitneyle…
1071’de Malazgirt’ten başlayan şanlı yürüyüşün Bizans’a ve Avrupa’ya kadar uzanacağını anlayan Hristiyan dünyasının can havliyle başlattığı Haçlı Seferleri, Osmanlı çınarının büyümesini engelleyemedi.
Türklerin cephede mağlup edilemeyeceğini anlayan İngilizler, yıllar süren araştırmalardan sonra belirledikleri fitne yöntemleriyle Müslümanları birbirine düşürdü.
Hempher’den Gertrude Bell’e; Lawrence’e kadar uzanan iki asrı aşkın süre içerisinde İngiliz İslam alimleri (!) ile Ortadoğu ve Arap dünyasını fitne yuvasına çevirerek Osmanlı İmparatorluğu’nu tarumar ettiler.
Bu şeytani strateji değişikliği ve sonuçlarının en çarpıcı örneği Kudüs’tür.
Kudüs’ü ele geçirmek için başlatılan Haçlı Seferleri ve 8 asır devam eden savaşlarla kalıcı bir sonuca ulaşılamamış ama bahsettiğimiz fitnelerle bu hedefe ulaşan İngilizler, Filistin’i ele geçirip Siyonistlere teslim ederek İslam dünyasının ortasına bir bomba yerleştirmişlerdir.
Asıl amaç Hilafet idi…
Burada dikkat edilmesi gereken nokta şudur.
Yüzyıllar süren bu yıkım operasyonunun hedeflerinden biri ve müşahhas sonucu Osmanlı’nın 70 parçaya bölünmesi olabilir ama asıl amaç Hilafetin kaldırılmasını sağlamak ve Müslümanları, bir daha birleşemeyecek şekilde parçalamaktı.
Ve maalesef başardılar.
Önce Vahhabilik gibi İslamiyet ile ilgisi olmayan sapık yollar dizayn edip adına “mezhep” dediler ve bu sapıklıklar üzerine kurdukları devletçiklerin başına “yerli Haçlılar”ı koydular.
Böylece hem “İslamiyet” demek olan Ehl-i Sünnet mezhepleriyle bu sapık düzenler arasında bir kavram kargaşası oluşturdular, hem de uzaktan yönlendirdikleri müstemleke valileri sayesinde İslam ülkeleri arasında güçlü işbirliklerinin oluşturmasını engellediler.
Bu sayede bütün İslam dünyasını iliklerine kadar sömürdüler.
Bu sayede Müslümanı; Müslümana katlettirdiler.
Balkanlarda, Afrika’da, Irak’ta, Suriye’de ve Filistin’de yıllardır devam eden kanlı oyunun başka izahı var mı?
Derhal BMM kurulmalıdır
Kendi siyasi bütünlüğünü korumak için olmayan Hristiyanlık üzerine kurulan Papalık müessesesinin üzerine titreyen Batı, Müslümanları her gün biraz daha parçalamaktan bıkmamıştır.
Yamalı bohçaya çevirdikleri Ortadoğu’yu şimdi daha da parçalarken, bağımsızlığını talep eden Katalonların üzerine nasıl çullandıklarını görmek bile aklımızı başımıza getirmemişse korkarım hâlâ çekilecek çilemiz var demektir.
İslam dünyası artık bu hipnotizmadan uyanmalıdır.
Bu gidişattan bütün Müslümanlar zarar görmektedir.
Saltanatını korumak için ülkesini Haçlı-Siyonist ittifaka peşkeş çeken üç-beş diktatörün bu onursuz istismarı daha ne kadar devam edecek?
Türkiye’nin gayretleriyle düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilatı toplantısına bile gelemeyen bir liderin ülkesine ne faydası olabilir?
İslam coğrafyasındaki bütün onurlu liderler, sağlam bir irade ortaya koyarak en kısa sürede BMM (Birleşmiş Müslüman Milletler) teşkilatını kurmalıdır.
Bu ortak yapı Kudüs ve Mekke-Medine gibi kutsal beldelerin yönetimini üstlenmelidir.