Hiç beklenmeyen bir sırada '7 Ekim Tuzağı'na düşen İsrail, rejiminin yardımına koşmak için hemen Tel-Aviv'e gelen Amerikan Dışişleri Bakanı Antony Blinken, 'Buraya bir Yahudi olarak geliyorum...' derken, aslında bir 'din savaşı' korkusu yüzünden, nicelerinin görmek istemediği bir mesajı görmezden geliyordu. Evet, o Yahudi ise, biz de Müslümanız! Bu, ona açıkça söylenmelidir.
Daha önce, 50 yıl öncelerde, 1973-77'l arasında Amerikan Dışişleri Bakanlığı yapan Henry Kissinger de Yahudi'ydi; ama o Yahudiliğini ayrıca vurgulamıyordu.
Blinken ise, Tel-Aviv'e resmî sıfatından da önce, 'bir Yahudi olarak geldiğini' söylemek ihtiyacını hissediyordu.
Blinken, Tel-Aviv'den sonra Kahire'ye gidince, Mısır lideri Abdulfettah Sisi ile görüşürken, Sisi rahatsızlığını dolaylı olarak dile getirip, Blinken'a, "Yahudi olduğunuzu söylediniz. Mısır'da ve bölgemizde Yahudiler herhangi bir baskıya, asla maruz kalmadılar" demişti. Blinken'da, General Sisi'nin o iğneli hatırlatmasına karşılık olarak sözünü değiştirmiş, bölgeye "bir insan olarak" geldiğini belirtmiş. Keşke, bu sözü doğru olsaydı. Çünkü, 'ordusuz/savunmasız bir halka, hem de böylesine barbarca bir yok etme saldırısı', aklıselim sahibi hiçbir insan tarafından kabullenilemez.
Evet, Sisi'nin sözleri bütün Müslümanlar açısından da doğru bir tespittir. Yani, Hristiyan toplumlarda çok görülen, 'bütün Yahudileri potansiyel olarak, her kötülüğün kaynağı ve lanetli' görmek şeklindeki 'anti-semitizm/Yahudi düşmanlığı' Müslümanlıkta yoktur. Çünkü Müslümanlar, gayrimüslim toplumların inançlarına değil, sadece kendilerine saldıranlara düşman olurlar; onların dinlerine karışmazlar. 'Siyonist Yahudiler'e düşmanlık da, Müslüman topraklarını işgal etmelerinden dolayıdır.
Şimdi, Blinken, 5 Kasım günü Ankara'ya gelecek. Herhalde, 'Yahudi olarak geldiğini' tekrarlamayacak ve 'insanlık'tan söz edecektir.
Ama, her ne derse desin, onun Ankara'ya 'niçin geldiği' önemli değil. Çünkü Doğu Akdeniz'e getirdikleri uçak gemileriyle verdikleri tehdit mesajını gizlemiyorlar. Biden'ın cümleleriyle, 'İsrail'le biriz ve buradan gitmeyeceğiz!..' diyorlar.
Bu yüzden, onun, 'ne' olarak geldiği açık. Üstelik o, sıradan bir Yahudi olarak değil; 'Siyonizm'e, yani 'Yahudilere Filistin'de -Yeruşalim dedikleri Kudüs merkezli olarak, bir Yahudi devleti oluşturmak' davasına tıpkı Biden gibi gönül vermiş, inanmış birisi olarak gelecektir. Dahası, bir 'Siyonist Yahudi' olarak... Çünkü Biden da, 'Ben bir Katolik Hristiyanım, ama bu Siyonist olmama engel değildir.' diyor. Biden'in bu sözü, 'Her Siyonist, Yahudi değildir ve her Yahudi de Siyonist değildir' formülüne de uygun.
2000 yıldır Yahudileri 'her kötülüğün kaynağı' olan 'lanetli kavim' olarak niteleyen Hristiyanların içinden bir kesim, son 100 küsur yıldır İsa Mesih aleyhisselamın dünyaya yeniden gelmesi için, 'Yeruşalim/Beyt-ul'Maqdis' diye de anılan Kudüs'de Yahudilerin bir krallık kurmalarının gerekli olduğuna inandırılmışlardır; bunlara 'Evanjelik Hristiyanlar' denilmektedir.
Ve İsrail denilen 'Siyonist Yahudiler çetesinin günümüzdeki en barbar isimlerinden olan Netanyahu geçen hafta, Müslümanlar olarak 'muharref/tahrif edilmiş' olduğuna inandığımız Tevrat'ın İşaya bölümünden 'bebekleri, çocukları, kadınları, herkesi, hatta hayvanlarına kadar her neleri varsa, öldürün; evlerini yıkın!..' gibi cümleleri, yani inançlarına göre hareket ettiklerini okurken; 'Evanjelikler' de hayallerinin gerçekleşmekte olduğu zannına kapılmışlardı. Dün de, onların -'Kudüs ve Vadedilmiş Topraklar Bakanı' Amihai Eliyahu'nun- artık 'X' olarak bilinen sosyal medya platformunda yazdıklarında, bir adım daha ileri gidiliyor ve, 'Kuzey Gazze her zamankinden güzel şimdi. Her şeyi havaya uçurun ve dümdüz edin. Harika. İşimiz bittikten sonra, Gazze topraklarını savaşan askerlerimize ve Gush Katif'te yaşayan yerleşimcilere tahsis edeceğiz.' deniliyordu.
Evet, 'İslam Milleti'nin karşısında, bir 'Yahudi-Hristiyan İttifakı' en azgın şekliyle kurulmuştur. Bizdeki 'taife-i laicus', derin uykularını sürdürebilirler; gölge etmesinler, başka ihsan istemeyiz.