İskenderbey grubun en zayıf ekibiydi, ama Sporting’i son maçta 3-0 yenmişti! Bu bir uyarıydı. Futbol şakaya, rakibi önemsememeye gelmezdi. Şenol Güneş, maçın kazanılması gerektiğini çok iyi biliyordu. Gruptaki iş, maçı kazanarak bitirilebilirdi.
Güneş 2 gün ara ile Akhisar gibi zorlu bir rakiple oynanacak olmasına karşın uzun boylu bir rotasyona gitmemişti. Sosa sakatlandığı için yoktu; Gomez, Olcay, Quaresma rotasyona uğramıştı. Fazlası, verimi bilinmeyen Beşiktaş’ı sahaya çıkarmak olurdu.
Beşiktaş futbolun tipik bir yanlışının etkisi altında sahadaydı. Uyarıyı almamış gibiydi. Temposuzdu. Rakibinin üstüne gelmesini amaçladı. Ama gelen yoktu! Uyanmadı. Kendini vermeden oynadığı için çıkarken çok top kaybı yaptı. Bunlardan kontralar yedi. Zayıf saydığı İskenderbey açık alanlardan kolay hücumlar geliştirdi ve ilk yarıda Beşiktaş’ın iki katı şut attı, 3 kez çerçeveyi buldu!
Havası yoktu Beşiktaş’ın. Kerim ile Gökhan çok top ezdiler. Cenk daha başlangıçta önemli bir fırsat yakaladı ama o anda bile güçsüz gibiydi. Kendi pozisyonunu kendi öldürdü! Önde iyi duvar olamadı, top bekletemedi, rakibe alan açtıramadı! Bir tek ilk golü attığı vuruşta iyiydi. Tam bir golcü vuruşu yaptı. İsmail’in gönderdiği gol pası da gol atmak kadar değerliydi. Ancak kaçırdıkları da bir golcüye yakışmayan fırsatlardı. Oğuzhan genelde oyuna soğuk kaldı. İkinci yarıda biraz zorladı, ama bir takım bütünlüğü olmadığı için o da öne çıkmadı. Beşiktaş sanki tatil günü imiş gibi maçı dinlenerek oynamanın peşindeydi. Ne fizik güçleri yerindeydi ne oyun istekleri vardı! Zorladıkları zamanlarda dahi fiziksel yetersizlikleri ayaklarına pranga oldu. Oyuncudan yüksek verim almada oldukça hünerli olan Şenol hocamız, şu topla muhabbete girmeden onu göndermeyen Kerim ve Gökhan’ın kulaklarını iyice çekmeli. Hele Cenk’in kulaklarını iyice uzatmalı. Çalışmaları yerinde, ama özensiz çalışıyorlar. Onların ve arkadaşlarının alın terleri yok yere çöpe gidiyor.