Mücadele başlarken, Beşiktaş’ın savunma göbeğinde genç Pedro ile yeni transfer Dany’nin ilk kez yer alacak olması; Fernandes’in ilk kez ilk 11’de olmayışı yeni sorular yarattı. Hemen belirteyim, bunlar maç içinde sorun yaratmadı... Beşiktaş’ın iki maçtır kaybolan konsantrasyonunu yakalayıp yakalayamayacağı önemliydi. Çünkü bu maçın iki tarafını da etkileyecek bir öğeydi. Beşiktaş özellikle ilk yarıda çok iştahlı, kendini vererek oynadı.
Biliç’in sakatlıklar nedeniyle savunma kurgusu için başka seçeneği yoktu. O da Pedro-Dany veriminin ne olacağını bir maçta hiç görmemişti. Olası savunma sorununu, ‘savunmanın üzerine binecek yükü azaltma’ önlemini alarak çözmeye çalıştı. Orta alanda ve önde basarak ve bunu her bölgede çoğalıp, iyi uygulayarak takım savunması gibi bir sıkıntı doğmasını engelledi. Bu oluşumun kaynağında da önceki iki maçta olmayan isteklilik, iştahın kazanılması vardı.
Beşiktaş’ın, lig yarışında önüne gelen yeni avantajın farkına varıp, buna uygun oynaması önemli bir gelişmeydi. Morali, özgüveni Beşiktaş’tan önde olan G.Antep ilk golü yiyene değin baskıyı kıramadı. Sonra topa daha çok sahip olmayı başarınca, oyunda dengeyi kurdu. Ne var ki devre sonuna değin iki taraf da bir daha oyun akışını eline geçiremedi. Antep’in sıkıntısı, Beşiktaş’ın iyi kapanıp, alan ve adam kontrollerini iyi yapmasıydı. Beşiktaş’taki sorun, özellikle golü bulurken gösterdiği hücum çabukluğunu yineleyememekti.
İkinci yarıda roller değişti bir süre. Antep önde ve orta alanda bastı, tempo artırdı. Beşiktaş ilk yarı temposunu gösteremedi. Ancak durumu koruma isteğinin baskısını da hissetti. Bilinçsiz davranıp hücumu boşlamadı. Şut olanağı buldu. İyi vuruşlar yapabilse 3 gol daha bulabilirdi. Savunmasında çok büyük düşüşler göstermedi, ancak rakibine vuruş şansı verdiği zamanlar da oldu. Genç Franco’nun topu ceza alanında gol vuruşu yapacak Cenk’in ayağından süpürüşündeki ince girişimi özgüven gösterisiydi. Franco-Dany ikilisi dünkü Beşiktaş’ın veriminden endişe duyulan adamlarıydı. Ama umut yaratan bir ikili izlenimi verdiler.