Beşiktaş’ın yeniden “4 maçını kazandığında şampiyon olma” olanağını eline geçirmesi, takıma büyük bir coşku ve kazanma isteği yüklemeliydi. Ele geçen şansı kullanmanın becerisini göstermeliydi. Telaşa kapılmamalı, ama mücadeleyi ağırdan da almamalıydı. Ligde ununu eleyip eleğini asmış takımlar eskiden çaptan düşerlerdi. Ne var ki bu yıl durum öyle değil. Tam tersine kendilerini oyuna veriyor, şampiyonluk adaylarına kök söktürüyorlar.
Beşiktaş daha üç gün önce böyle bir zorlamanın şokunu yaşamıştı. Dün gene aynı zorlukla karşılaştı. Ancak bu kez kendisi iyi değildi. Zorluk aşacak bir gücü yoktu! Koca ilk yarıda karşı kaleye bir şut atabildi! Bunda hem Akhisar’ın iyi kapanması, hem de Beşiktaş’ın bu kapanmaya olanak tanıması rol oynadı. Beşiktaş’ın şampiyonluk getirecek bir galibiyeti arayamayışı şaşırtıcıydı! İlk yarıda topu her alan kendi başına taşımayı seçti. Bu taşıma zamanı, rakibinin kapanmasına olanak tanıdı. Beşiktaş’ın durgunluğu, kanatları boş bırakması, Gökhan ile Olcay’ın savunma işlerine pek bakmayışları Akhisar’a ilk yarının mutlak egemeni olmasını sağladı. Beşiktaş topu oyalayarak yavaş çıktığı için hep kapalı savunmaya karşı hücum etmek durumundakaldı. Ve alan daraltarak geri dönemediği için de, Akhisar’a hep açık alanda hücum etme şansı verdi. Beşiktaş şampiyonluğa oynayan değil, kümede kalmaya zorlanan bir futbol kimliği ile sahadaydı. İkinci yarıda Serdar’ı çıkarıp görevini Olcay’a verdi Biliç. Olcay’ın işini de oyuna aldığı Mustafa’ya. Bu değişiklik ve biraz da durumu kurtarma gereği Beşiktaş’ı canlandırdı. Ama bir oyun kalitesi kazandırmadı. Akhisar da tempo artırınca, ilk yarıdaki oyunun aynısının biraz tempolusu sergilendi. Beşiktaş ligin böyle bir döneminde gereken oyunu gösteremiyorsa... Pes etti demektir...