Vodafone Arena’daki ilk maçı izlerken, futbol kadar içinde bulunduğum güzelliğin etkisindeydim. Görkemli bir eser sarıp sarmalamıştı beni. Etkisini hissetmemek olanaksızdı.
Emeği geçenlere şükranlarımı ve emeklerine saygılarımı sunuyorum. Ne denli övünseler azdır. Zaten buna da gerek yok. Tarih onları alkışlayacak...
Ne yalan söyleyeyim, tarihi bir güne tanıklık etmenin heyecanı, maçın futbol heyecanının önüne geçti zaman zaman. Yazıya da onun etkisinde böyle girdim, affola.
Bu stadın atasında nerede ise bir ömür tükettim. Bu statta ömür tüketeceklere selam olsun. Kıymetini bilsinler. Biz başladığımızda bazı gazetelerin manyetolu telefonunun olması bir lükstü! Şimdi stadın aklı var, anlayın artık.
Futbola gelince...
Elbette en tatlısı sahadaki oyunun, elde edilen sonucun, stat coşkusu ile bütünleşmesi olacaktı. Geçen haftaki BJK, bu yılın BJK’ı değildi. Havası kaçmıştı! Stat bu motivasyonu geri getirmeliydi. Taraftarın müthiş itmesiyle birlikte coşkulu girdi mücadeleye. Bursa temkinliydi. Oyun akışını eline geçiren BJK bunun ürününü Gomez ile aldı. Bu noktada bir coşku patlaması yaşamadı BJK! Birden duruldu. Bursa tempo artırdı. Gecikmeden BJK’ın savunma uyumsuzluğunun faturasını kesti, beraberliği çabuk kurdu. Devre bitene değin BJK sanki bir şok yaşadı! Bu güzel açılış günü güzel bir oyunla ya da sonuçla süslenmeliydi. İki güzellik birleşmeliydi. Bunun için hızlanmak, hücum çabukluğunu kazanmak gerekiyordu. Bir vites yukarıda başlamak yeniden oyunu ele almaya yetti. Bu aşamada Oğuzhan ve Atiba muhteşemdiler. Ama ikisinin de savunma destekleri kıttı. Bursa ne zaman hızlı açılsa BJK sıkıntı yaşadı ve gol yedi! BJK özellikle hızlı hücum yendiğinde savunmaya yerleşme ve alan daraltma konusunuda kendisini geliştirmesi gerekiyor.