Zorlu rakiplerdi. Çaykur Rizespor’un iki oyun ilkesi hemen belli oldu. Biri, ‘iyi alan daraltarak sıkı savunma ve en kısa yoldan hücuma patlama...’ Öteki ‘adama da topa da sert olma...’ Beşiktaş’ın usta ayakları işletilmezse benim hızlı çıkan adamlarım işi bitirirler, diye düşünmüş olmalılar.
Rizespor adama yakın oynayarak oynatmamayı hızla yürürlüğe koydu. Oldukça serttiler ve hakem de sertliği seviyordu. Öyle an geldi ki aptalların bile çalacağı faulü çalmadığı, devam işareti yaptığı oldu! O da kendince bir faul yorumu yaratmış olmalı! En az üç sarı kartı atladı! Yardımcısının kurbanı olup, Beşiktaş’ın temiz ikinci golünü ofsayt sayarak, yedi! Beşiktaş sert oyun karşısında biraz bocaladı, ama buna pabuç bırakmadı. Kısa zamanda toparlanıp, rakibine hızlı çıkış yollarını kapattı. Ancak kendi hücumlarını çabuklaştıramadı.
Çaykur Rizespor diri bir takımdı. Hücumdan çabuk dönmeyi, alan daraltmayı iyi başardı. Beşiktaş baskılıydı, ancak amacına ulaşmak için çok paslı oynayarak uzun yolu seçtiği için, karşı savunmada açıklar yakalayamadı. Uzun süre avlayıcı olamadı. Kapalı savunma karşısında Gökhan Töre ve Sosa adam eksiltmeye çabaladılar, ancak kalabalık içinde başarılı olamadılar.
İkinci yarıda Şenol Güneş onlara bir çilingir daha ekledi. Olcay’ın yerine Quaresma’yı koydu. Böyle kapanan bir rakibe karşı bu yerinde bir değişiklikti. Beşiktaş yapmaya, Rize bozmaya oynuyordu ikinci yarıda da. Kartal’a kanatlar yetmiyordu, yaratıcılık işlemiyordu, tek yol kalmıştı Beşiktaş’a: Uzak şut... Ve Quaresma 63’te o yolu kullandı, golü buldu! Rize artık yöntemini değiştirmeliydi. Açıldı. Beşiktaş’a hücum alanları oluştu, ama Rize için de vardı. Mücadele tam sahaya yayıldı. Bu dönemde Beşiktaş fark artıracak fırsatlar yakaladı, kullanamadı. Ancak açılan Rize’ye fırsatlar vermedi! Karaman elindeki hücum gücünü oyunun iki yanını da sürekli oynamayı planlayarak kullansa daha iyi ederdi.