Dünyadaki büyük değişim her ülkede bir takım sorunlar yaratıyor ya da bazı ülkeler bu sorunların planlayıcısı sayılıyor. Bu bütün içinde payımızın ne olduğunu bilmiyoruz. Bu dönüşüm sadece küçük ülkeleri etkilemiyor. Avrupa ülkeleri ekonomik krizle mücadele ediyor. ABD kendisini büyük para operasyonları yapmak zorunda hissediyor. Batının en büyük hasmı sayılan Çin, Japonya ile sorunlar yaşıyor. Biz bazı sorunları halletsek bile dünyadaki büyük değişimin bizi etkileyeceği söylenebilir. Bu sorunların neler olduğu ve hangi tedbirlerin alındığı bilinmiyor. Taksim’deki bir Gezi olayı ülkemizde sorun yaratmanın ne kadar kolay olduğunu gösteriyor. Bir imar projesi ülkede siyasi bir karışıklığa neden olabiliyor.
Küçük devletler güçlüler tarafından inşa ediliyor ve kontrol altında tutularak güçlü ülkenin dünyadaki etkisini artırıyor. Ancak bu değişmez bir çözüm değildir. Zaman içinde küçük ülkeler hamilerini değiştirmek için ya da büyük güçlerin rekabeti sonucu konumlarını değiştiriyorlar.
Küçük ülkelerin dünya siyasetinde hiç etkileri olmaz demek istemiyorum. Ancak bu güçler arasında bir çatışma olursa yani ordular karşı karşıya gelirse galip gelen büyük ihtimalle büyük güç olacaktır. Oysa her büyük gücün bir zayıf yanı vardır bununla savaşmak gerekir. Mesela ideolojiler toplumu bir araya getirir ve farklılıklar savaşın nedenidir demek yanlış olur. Çünkü ideoloji halkı değil devleti temsil eder. Mesela Rusya komünist idi ve insanları çocukluğundan beri bu ideolojiyi öğrenir ve buna itaat ederdi. Ancak devlet bir gün bunun değişmesi gerektiğine karar verdi. Hayatında başka bir düşünceye yer vermeyen insanlarda başka düşünce de gelmeden komünizm yok oldu. Burada önemli olan bir inanca sahip olanların bunların değişmesine razı olamayacaklarını düşünmemizdir. Yani halkın bir istikamette olması için değil devlete itaat etmesi için bu gibi ideolojileri ön plana çıkarılır.
Şimdi ülkemiz bazı ülkelerle iyi ilişkiler içinde olmayı istiyor. Esas düşünceleri İslam olan ve bu inancı korumak isteyenler hangi ülkelerle bir arada olacaklarını ararken bu inançların da karşı taraf için sorun olmamasını istiyor.
Bu eskiden bir arada olmak ya da dinin siyasi yönü karşısında farklı düşünenler için bir arada olmanın ya da karşıt cephelerde yer almanın sebebi sayılırdı. Mesela İran mezhep farklılığı nedeniyle bölgede sınırlı bir rol oynuyor ve bir yandan Avrupa, diğer yandan Çin ile iyi ilişkiler sürdürüyor. Önümüzdeki dönemde Türkiye iki taraftan birini seçmek zorunda. Ya Bazı Avrupa ülkeleri ve Çin tarafında ya da ABD Rusya ekseninde yer alacaktır.
Bu gibi seçimler diplomasi kanalıyla yapılmaz, taraflar ülkemizi kendi taraflarına çekmek için iç politikamızı etkilemek ve iktidarı kendi yönüne çekmek ister. Buna karşılık bizim de gelişmeleri tahmin etmemiz ve uygun tarafla bir araya gelmemiz gerekir.
Bu sadece iktidarın değil devletin bir kararı olmalıdır. Yani yalnız iktidar değil ülkenin bütün güçleri aynı tarafı seçmelidir. Bu seçim ideolojik değil geleceğe yönelik uygun tarafta olmak amacıyla yapılır. Biz de dış politikada hatta hiçbir kararda iktidar ve muhalefet yan yana gelmez.
Bu sorunu çözmenin yolu iktidarın muhalefeti bilgilendirmesi, her iki tarafın da dış etkilerden kurtulması ve muhalefetin ülke sorunlarını çözülürken ülkenin çıkarının üstüne kendi çıkarlarını koymamasıdır.