Birkaç gündür olup bitenler, yakın geleceğin siyasetinde kaos beklentisi içinde olanları haklı çıkarmış gibi görünüyor. Gerçekten öyle mi? Uzun süredir devam eden siyasi istikrar döneminin sonuna mı geliyoruz?
Siyasetin yeni bir dönemin eşiğinde olduğu muhakkak. Kimi aktörler devre dışı kalacak, sisteme yenileri girecek. Kuşkusuz böyle bir tasfiye sürecinin sancıları da olacak. Çünkü sıradan bir yenilenmeden söz etmiyoruz. Sistemin arızalı tarafları üzerinde yıllardır devam eden geçici iyileştirmelerin bir kenara bırakılıp, ciddi bir devrimin gerçekleşeceği bir sürece giriyoruz.
Mevcut çatışma görüntülerine gelince. Siyasetin bazı gerçekleri var. Mesela siyaseti sadece mevcut makam ya da pozisyonu üzerinden tarif etmeyenler, dün de, bugün de söz sahibiydi. Yarın da olacak. Diğerlerinin mevcut durumda da bir ağırlığı olduğunu kim söyleyebilir ki. Kuvvetten akıl değil, akıldan kuvvet doğduğunu unutuyoruz hep.
***
Önümüzdeki dönem, kendi ve değişim haritasıyla, bugüne kadar geçerli ve dönüştürücü olan pek çok dinamiği geçersiz kılacak. Bunu anlamak, algılamak ve geleceğe dair söz sahibi olmak için, hem son dönemde yaşanan değişimi gözden geçirmek, hem de ufukta bekleyen ve neredeyse yerleşik saydığımız her şeyi yerle bir edecek olan süreci doğru okumak gerekiyor.
Türkiye, sürecin içinde olanların bile kavramakta zorluk çektiği bir dönem yaşadı. Pek çok alanda çoğumuzun hayal bile edemeyeceği değişimler gerçekleşti. Bunların pek çoğundan geriye gitmeyi önersek, herhalde yaşanırken o değişimlere itiraz edenler karşı çıkacaktır en fazla.
Ancak bu değişim, bundan sonra yaşanacakların sadece ve sadece altyapısıydı. Devamı ise bugün bile hayal etmekte zorlanacağımız bir dünyanın kapısını açacak bize. Tam da bu nedenle, siyasetin ve toplamda bu büyük değişimin içinde şu ana kadar rolü olduğunu düşündüğümüz ya da sahiden rolü olan pek çok aktör yeni dönemde olmayabilir. Değişimin kaderidir, dinamiğidir ve gereğidir. Sık kullanılan deyimle, büyük resimde ne olduğunu göremeyenler, tasfiye kervanına katılır.
***
Peki nedir yeni dönemi bu kadar ilginç, gizemli ya da anlaşılması zor kılan? Mesela kimilerinin düşündüğü ve elbette tüm kalbiyle samimi olarak özlediği gibi geçmişin güçlü kudretli günlerine dönmek midir?
Buna kocaman bir hayır diyerek bu bölümü tamamlayalım. Aksine yeni dönemin olmazsa olmazı, bölgemizin ve dünyanın yeni gerçeklerini doğru anlayan, soğukkanlı ve bir o kadar da dinamik bir yaklaşımı zorunlu kılıyor. Öncelikle bölgenin ve elbette irtibatlı olduğu dünyanın zihin kodlarını, sorunlarını, beklentilerini ve arayışlarını doğru okumak zorundayız. Hepimizin hayalleri vardır. Ancak geçmişi yeniden kurmanın değil, karşılıklı olarak birbirini doğru anlayan yeni ilişki biçimlerini üreten bir kurgunun peşinde olmalıyız.
Peki bu kadar sıradan gibi görünen bir yaklaşım, neden bu denli önemli? Onun cevabı etrafımızda. Çok ama çok zor bir coğrafyada, üstelik ilişkilerin hayli koptuğu, gerildiği ve köprülerin atıldığı bir dönemdeyiz. Birlikte ve barış içinde yaşamanın sahici ve kalıcı yolu, herkesi aynı çatı altına davet etmek değil, belki de herkesi kendi bulunduğu yerde mutlu edecek bir modeli kurmak olabilir.
Bu kadar basit gerçekleri olan, ama bir o kadar da zorlu bir dönem bekliyor bizi.