Türkiye’yi yönetmek zor iş. 80 milyonluk nüfusu olan büyük bir ülkeyiz. İnsan gücümüz orta düzey eğitimli. Gelişmekte olan ama belirli bir aralığa sıkışmış bir ekonomimiz var. Dindar, laikçi/ Batıcı, Türk, Kürt ve sol ideoloji kimlik grupları arasında iktidar mücadelesi sürüyor. 90 yıldır var olan ve demokratikleşmeye direnen rejimin kurumları var. 30 yıldır devam eden ve 40 bin insanın ölümüne sebep olan, terörü yöntem olarak kullanan isyan halen devam ediyor. Zor bir coğrafyadayız. Sınırlarımızın çevresi ateş içinde. Sınırlarımızdan içeri iki milyon insan içeri girdi. Uluslararası güçlerin Türkiye’ye yönelik hesapları ve müdahaleleri var.
Dindarların bu ülkedeki yeri
Dindar ve muhafazakar kesim bu toprakların tarihsel ana damarını oluşturuyor. İnsan gücü olarak en büyük kimlik grubu. Cumhuriyetle beraber bu kesim dışlandı ve baskılandı. Bu 90 yıllık baskılanma sonunda, laik ve batıcı kesimlere göre; eğitim, ekonomi, yönetim tecrübesi, yabancı dil bilme gibi kriterler açısından halen daha gerideler. Son 10 yılda, AK Parti iktidarı ile bu parametrelerde ilerleme gösterseler bile, halen gelişimlerinin erken dönemindeler. Muhafazakar kesim, demokrasinin imkanları sayesinde iktidar olsa bile, halen paranın, kurumsal şirketlerin, sanat dünyasının, bilinen üniversitelerin ağırlıklı kontrolü batıcı ve yaşam biçimi açısından muhafazakarlara karşı kesimlerin kontrolünde.
İktidar mücadelesinde ayakta kalmak zor iş
Muhafazakar kesimin, Türkiye’deki sahici, sert ve varoluşsal iktidar mücadelesini sürdürebilmesi için güçlü liderliğe, nitelikli kadrolara ve siyasal bir felsefeye ihtiyacı var. O zaman şu soru anlamlı: 7 Haziran seçimleri sonrası Türkiye’nin bu şartlarında, kim/ler, nasıl bir liderlik ve kadrolarla, nasıl bir anlayışla muhafazakar kesimleri bu mücadele içinde iyi temsil edebilir?
Mesele kişi veya kişiler değil. Bizler kişilerin takipçileri değiliz. Liderlik mücadelesi verenlere esas sorumuz şu: Kim davayı ve mücadeleyi daha iyi sürdürebilir? Bir adım daha öteye gidip, kim/ler sadece diğer toplumsal kesimlere yönelik demokratik iktidar mücadelesini sürdürmeyi değil, aynı zamanda diğer toplumsal kesimleri de, içerebildiği kadar içererek, uzlaştırabildiği kadar uzlaştırarak bu ülkeyi daha iyi bir hale getirebilir?
Lider ve kadrosunu bekleyen siyasal fonksiyonlar
Tüm bu siyasal fonksiyonları devam ettirebilecek liderlik için; toplumda sosyolojik karşılık olması gerekiyor. AK Parti’yi disiplinli bir şekilde bir arada tutabilmek, parti içindeki siyasal aktörleri uyum içinde çalıştırabilmek, teşkilatlarda dava şuuru oluşturabilmek, onları saha da mücadele edebilecek hale getirebilmek gerekli. Öbür taraftan diğer siyasal aktörlerle mücadeleyi kazanabilecek bir performans göstermek gerekli. Yetmez, devletin 90 yıllık rejiminin aktörlerini de kontrol etmeniz gerekli. Aynı zamanda ekonomiyi götürürken, dış politikada zorlu virajları almak gerekli. Tüm bunları yaparken de halkla sürekli bir temas içinde olunmalı. Bir sonraki seçimi de kazanmalısın ki, tüm bu siyasal fonksiyonlara devam edilebilsin.
Siyasal elit olmak için yürek ve nitelik gerekiyor
Bu kadar siyasal fonksiyonu gerçekleştirmek için sahici bir şekilde çok iyilerden oluşan ekipler oluşması gerekiyor. İyi olmayan bir futbol takımı turnuvadan nasıl eleniyorsa, en iyilerden oluşmamış bir siyasal ekip de siyasetin bu sert ve karmaşık süreçlerini yönetemiyor. Mücadele çetin ve çok denklemli. Çok denklemi aynı anda götürebilecek nitelikte ekipler oluşmadığında, kaybedenler listesine giriliyor. Siyasal aktör olmaya her aday, bu zorlukların muhatabı olmuş oluyor.