Hiçbir din, müntesiplerine, çalışmamayı, bilimden uzak durmayı, araştırmamayı öğütlemez. İslâm dininin kutsal kitabı “Oku” emriyle başlamış, hemen her âyetiyle okuyanlarını daha ileri gitme yönünde motive etmiştir...
Söylemeye bile gerek yok, ama yine de söyleyeyim: Hiçbir ülkenin toplumu “Aman ne güzel, bilimde ve teknolojide geriyiz” diye övünmez; her alanda ilerlemek ister, bu yoldaki gayretlere destek verir...
Eğer “Neden biz bilimde başkalarından daha geriyiz?” diye bir soru ortaya atılmışsa, bundan dini veya toplumu suçlayıcı sonuçlar çıkarmak yanlıştır...
Tabii eğer ırkların bazılarının diğerlerinden üstün olduğuna inanmıyorsak...
Irkçı değilsek, daha doğrusu bilimin sınırları içinde kalma niyetindeysek, doğru cevabı bulabilmemiz için soruyu doğru sormamız gerekiyor...
Ortada bir gerçeklik var: Genel anlamıyla ‘Batı’ diye adlandırılan ülkeler, son birkaç yüzyıldır, bilim ve teknolojide öncülüğü ele geçirmiş durumdalar. Sadece teorik bilimlerde değil, keşifler ve icatların söz konusu olduğu uygulamalı bilimlerde de... ‘Nobel ödülü’ esas alınacak olursa, 100 yıl boyunca, ödüllerin büyük bir bölümü Batılı bilimadamları tarafından kazanıldı.
Ancak bu eskiden böyle olmadığı gibi ilelebet de böyle devam edecek anlamına gelmiyor. Batı bilimsellikte öncülüğü İslâm Dünyası’ndan devir aldı ve bir sonraki dönemde bayrağı Asya’nın ele geçirmesi asla sürpriz sayılmamalı...
Japonya ile başlayan bilim ve teknolojiye ağırlık verme hırsı Çin ve Hindistan’ın son zamanlardaki gayretleriyle yeni bir ivme kazandı. Bugün hâlâ en iyi bilim kurumları, üniversiteler Batı’da; ancak yüksek öğretimi destekleyecek beşeri altyapıda ciddi sıkıntılar yaşanmaya başlandı orada.
Küçük bir çabayla Türkiye bu yarışa katılabilir.
Türkiye’de sorun, bana göre, eğitimde ‘eşitlik’ konusunun yanlış anlaşılmasıdır. Biz bugüne kadar —tamamen haklı gerekçelerle— herkese okuma-yazma öğretmeye çalıştık... Okullaşma oranının artmasını, ilkokulu bitirme yaşının yükselmesini, lise ve üniversitelerin daha fazla mezun vermesini hedefledik...
Yine haklı gerekçelerle...
Hedeflenen alanlarda büyük başarılar kaydettiğimiz ortada... Artık okuma-yazma bilmeyenlerimiz çok azaldı; daha uzun süreli okulda kalıyor gençlerimiz ve liseler ile üniversiteler daha fazla sayıda mezun veriyor...
Bunlar yerinde gelişmeler, ama bilim ve teknolojide öncülük için yeterli olduğu da söylenemez...
Galiba şimdi daha özel sonuçlar doğuracak yeni bir eğitim politikasına ihtiyaç var. Her okulu Anadolu lisesi yapmak, her köşede bir fen lisesi açarak o kurumları da sıradanlaştırmak yerine, gençlerimizi erken yaşta bilime yönlendirme ve özelliği olanlarla yakından ilgilenme yöntemini de benimsemeliyiz.
Üniversiteleri en geniş anlamıyla özgürlük ortamına kavuşturmayı asla ihmal etmeden...
Kalkınma ve ileri gitmenin din ile, etnik köken ile bir ilişkisi olmadığı muhakkak; ancak durumumuzun kalkınma ve ileri gitmeyle ilgili olarak benimsenen yöntemlerle ve onları uygulamayla birebir ilişkisi var.
“Neden geri kaldık?” sorusunu bırakmayı ve siyasilere dönerek “Bizi neden geri bıraktınız?” diye sormayı bir deneyelim mi?