Şu an okuduğunuz satırlarda bir olay anlatsam…
“Birinin karnını yarmak, içine taş doldurup sonra da dikmek” gibi vahşi tasvirler olsa,
Sonra da rica etsem “2 yaşındaki yavrunuza bu satırları okuyun” diye;
Çocuğunuza bu satırları okur muydunuz?
Hayır mı?
Peki;
Bu köşede bir yazı yazsam;
Hırsızlığın kurnazlık, çalıp çırpmanın akıllılık, insanlara güvenmenin ise aptallık olduğunu anlatsam,
3 yaşındaki evladınıza okur muydunuz?
Yine mi hayır?
Pekala, tekrar deniyorum.
Bir akşam yemeğe gelsem size, oğlunuza/kızınıza ya da yeğeninize öğütler versem, desem ki “Bak miniğim, sen çalışıp çabalarken bazıları senin kadar çalışmayabilir, yarını düşünmeyebilir. Ama bir gün sen evinde rahat rahat otururken kapın çalınsa ve o bazıları kapına gelip yardım isterlerse, sakın ama sakın gözünün yaşına bakma, sakın ona acıma, ona senin çalışıp onun çalışmadığı günleri hatırlat ve kapıyı suratına kapat”.
Ne dersiniz bana?
* * *
1621 - 1695 yılları arasında yaşayan ünlü Fransız şair ve yazar Lafonten (Biz öyle okuyoruz, orijinali Jean de La Fontaine ) toplam 238 masal yazdı.
Bu 238 masalın çoğunda “fabl” denilen ve hayvanları insansılaştırmaya dayalı tekniği kullandı.
Yukarıda birkaç örneğini gördüğünüz mesajlar verdi La Fontaine masallarında.
Hala uyanamadıysanız bir de doğrudan anlatayım.
1- Aptal karga, ağzında peynir parçasıyla beklerken “kurnaz” tilki yanına gelir. Onun yüzüne gülerek, “ne güzel sesin var, bize bir şarkı söyle” diye kandırır onu. “Aptal” karga inanır, güvenir ve şarkıyı söylemeye başlar. Ağzı açılır açılmaz düşen peyniri kapan tilki kahkahalar ata ata uzaklaşır oradan.
Şimdi biraz düşünelim, ne mesajlar veriyor bu zararsız görünen masal.
- Eğer hırsızlık için akıllıca bir yöntem bulursan hırsız değil kurnaz olursun.
- Eğer birine güvenip inanırsan ve o kişi bunu suistimal ederse onun kabahati yoktur, bu senin aptallığındır.
- Kimseye güvenme!
- Bu dünyada saf, temiz ve insanlara güvenenler hep kaybeder, uyanıklar, kazanmak için her yolu mübah sayanlar hep kazanırlar!
Gördünüz mü tehlikeyi?
Şimdi bu masalı kaç kere okuduğunuzu düşünün çocuğunuza,
Üstüne bir de okulda öğretmeninin kaç kere okuduğunu ekleyin,
Üstüne çizgifilmlerde işlenen hallerini kaç kere izlediğini ekleyin.
Çocuğunuza bu ahlaksız mesajlar kaç kere ulaşmıştır sizce?
Şimdi bu çocuk büyüyecek ve ahlaklı bir genç olacak, öyle mi?
* * *
Bir de Grimm Kardeşlerimiz var, 1700’lerde yaşamış Alman masalcılar. Onları da Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler, Külkedisi, Rapunzel, Hansel ve Gretel, Uyuyan Güzel gibi masallarından tanıyorsunuz.
Haydi biraz da Grimm kardeşlere kulak verelim, bakalım çocuklarımıza neler anlatmışlar.
Omuzundan çifteyi almış. Kurdun üzerine sıkacağı sırada aklına büyükanne gelmiş. "Belki de kurt onu yutmuştur. Kadıncağızı belki kurtarabilirim" diye çiftenin tetiğini çekmemiş. Eline bir makas almış. Uyuyan kurdun karnını yarmaya başlamış. Yarık bir parça büyüyünce al başlık görünmüş. Bir parça daha yarınca küçük kız dışarı fırlamış: - Aman öyle korkmuştum ki, demiş, kurdun karnı ne kadar karanlıkmış... Arkasından büyükanne de diri diri dışarı çıkmış. Kadıncağız hemen hemen soluk alamayacak bir durumdaymış. Kırmızı Başlıklı Kız koşup gitmiş, iri taşlar toplayıp getirmiş. Bunları kurdun karnına doldurmuşlar. Kurt uyandığı zaman onları görünce kaçmak istemiş, ama karnındaki iri taşlar çok ağırmış. Hemen yere düşüp ölmüş.
Bir dakika! Ne oluyor yahu? Masal mı yazıyorsunuz, Elm Sokağı Kabusu’nun senaryosunu mu?
Nasıl mesajlarla dolduruyoruz çocuklarımızı, farkında mısınız?
Çocuklarımızı “uyutan” masallar, hikayeler, filmler, çizgi filmler yerine onların ruhuna iyi gelen, kalplerini yumuşatan, karakterini oluşturan içeriklerle buluşturmaya çalışalım.
Milli Eğitim Bakanlığı’na sesleniyorum. Talim ve Terbiye Kurulu’nuzdan geçen böyle masallarla nasıl terbiye edileceğini düşünüyorsunuz çocuklarımızın? Lütfen… Vahşetle, hainlikle, pusu kültürüyle yetişmiş çocukla yetiştiriyoruz elbirliğiyle. Lütfen duralım!