Kandil’deki terör baronlarından biri bizi tehdit ediyor.
AK Partili Kürtlere tehditler savuruyor. “AKP’li olmak veya AKP’de kalmak suçtur!” diyor. “Bundan sonra hedefimizdesiniz!”
Elindeki silaha ve arkasındaki efendilerine güvenerek kendisi gibi düşünmeyen ve kendisine karşı olan Kürtleri tehditle sindirmeye çalışıyor aklınca.
Fikrine değil silahına güveniyor.
Fikrine güvenen tehdit etmez.
Emri altındaki marazi militanlara güveniyor.
Gözü ve gönlü kör tetikçilerine...
Tehditle sindirdiği Kürtler üzerinde hegemonya kurmak istiyor.
Ve bunun adına da “Kürt özgürlüğü!” diyor.
“Kürtleri özgürleştirme!” iddiasını dillerine pelesenk eden o terör baronları gerçekte Kürtleri silahlı vesayet altına almaya çalışıyorlar.
İki şeyi yapmaya çalışıyorlar.
Bir: Kendi istedikleri türden Kürt oluşturmak.
İki: Kendilerinden olmayanı silah zoruyla ve tehditle sindirmek.
Kendi Kürdünü oluşturmak isteyen terör baronları tıpkı başkaları gibi bunu silah marifetiyle yapma yoluna gidiyorlar.
Korkunç bir inkar ve asimilasyon politikası.
Evet, inkarcılar, çünkü kendilerinden olmayan Kürdü, Kürt kabul etmiyorlar. Onlara göre Kürt olmak demek, kendilerinden olmak demek.
Korkunç derecede asimilasyoncudurlar, çünkü Kürtleri kendilerine benzetmek istiyorlar. İstedikleri tek tip Kürt. Bakmayın siz teoride tek tipçiliğe karşı çıktıklarına, gerçekte dibine kadar tek tipçidirler.
Kendi ideolojilerine uygun tek tip Kürt oluşturmak için korkunç düzeyde baskıcı ve faşizandırlar.
Onların özgürlükten anladığı şey, kendi özgürlükleridir, tüm Kürtlerin özgürlüğü değil!
Onlar; bir tek kendilerinin sınırsız olduğu bir özgürlükten ve Kürtler üzerinde sınırsız hegemonyayı amaçlayan bir totaliter-faşizan yönetimden yanadırlar.
“Ya sev, ya terk et!” faşizmini silahlarıyla egemen oldukları her yerde dayatan o terör baronları, Kürtlerin asıl baş belalarıdırlar.
Şimdi kalkmış o terör baronu ölümle korkutuyor bizi.
AK Parti’nin onurlu Kürtlerini yeni süreçte hedef alacaklarını ve dolayısıyla AK Parti’den Kürtlerin kopması gerektiğini söylüyor.
İşte o terör baronlarının özgürlükten anladıkları şey bu işte!
Her seferinde diktatörlükle, katliamcılıkla ve faşistlikle suçladıkları devletin kendi altlarına çektiği kırmızı plakaları ve makamları unutanlar, bir de utanmadan kendilerinden farklı düşünen Kürtleri, hani o adına hareket ettiklerini söyledikleri Kürtleri silahlarıyla tehdit ediyorlar.
Kendileri için sınırsız özgürlük talep ediyorlar, ama silahlarıyla hakimiyet sağladıkları yerlerde kendilerinden farklı düşünen Kürtlere kan kusturuyorlar.
Onlara bırakınız siyaset yapma hakkını, istedikleri partiye oy verme hakkını bile yasaklıyorlar.
“Ya bizdensiniz, ya düşman!” muamelesini Kürtlere reva gören o terör baronları bilsinler ki; Kürtler eski Türkiye’de zorba devletin kendisine boyun eğmediler ki onlara eğsinler!
Kürtlerin hangi partide siyaset yapacaklarına kendileri karar veriyorlar!
Hangi partiye oy verip vermeyeceklerine de...
Üstelik bunu silah gücüyle yapıyorlar.
Sonra da kalkıp, Kürtler için özyönetim ve özgürlük istediklerini söylüyorlar!
E pes vallahi!
Bu kadar yalanı bir arada ustaca nasıl savunabiliyorlar, şaşırmamak elde değil!
Fikir özgürlüğünü dillerinden düşürmüyorlar!
Ama başka fikirlere tahammülleri yok.
Farklılıkların kabulünü güya savunuyorlar.
Ama farklılıkları kendileri için bir tehdit unsuru olarak görüp yok etmeye çalışıyorlar.
Farklı Kürtleri imha edilmesi gereken bir düşman olarak görüyorlar.
Sonra da kalkıp “Kürtler için özgürlük!” diyorlar.
Alın o özgürlük anlayışını başınıza çalın!
Erdoğan’ı “Kürtlerin Saddam’ı” olmakla suçluyorlar utanmadan.
Oysa Kürtlerin asıl Saddam’ları kendileri.
Kürtlerin evlerini başlarına yıkan kendileri.
Kürtlerin özgür geleceklerini karartanlar kendileri.
Saddam’larla Esad’larla işbirliği yapan kendileri!
Emperyalist devletlerin paramiliter gücü olanlar da kendileri.
Bilesiniz ki biz sizin Kürdünüz değiliz. Asla da olmayacağız.
Ama sizlerin hangi Kürt ve Türkiye düşmanı odakların Kürtleri olduğunuzu artık Kürtler çok iyi biliyor.
Korkmadık.
Korkmuyoruz.
Vız gelir tırıs gider...