Maksadım kimseyi incitmek, “biçmek”, hele “giyotinden geçirmek” değil.
Olabildiğince saygılı bir dil kullanmaya çalışıyorum.
Kırılgan insanlarla tartışmanın (daha doğrusu, o insanlara karşı fikir beyan etmenin) zorluğunu bile bile yazıyorum.
Karşılık göreceksem, bunun “saygı” çerçevesinde kalmasını isterim.
Haşmet Babaoğlu’nun “Önerilen eğitim seferberliğinden neyin kastedildiğini ben anlayamadım” sözlerinin altına imza attığımı beyan ederek başlayayım.
Bunu ben de anlayamadım.
Ne türden bir eğitim seferberliği?
Öneri sahipleri bunu detaylandırırlarsa, konuyu daha somut olarak tartışabiliriz. Bu haliyle, spekülasyondan öteye gitmeyecektir önerilerimiz ya da itirazlarımız...
Doğru anlayabildiysem, “Ne türden bir eğitim seferberliği?” sorusuna cevap aramak üzere, “akil insanlar heyeti”ne benzer bir gönüllü “eğitim severler heyeti” öneriliyor.
Olabilir...
Mümkündür...
Eğitimin nerelerde aksadığı, “eğitim kalitesi”nin artırılması için nelerin yapılacağı/yapılması gerektiği, vizyonsuz ve hedefsiz gençliğin hangi güzel hedeflere yönlendirileceği konularını tartışıp yol haritası çizecek bir heyet oluşturulabilir ve bu işe Cumhurbaşkanı Erdoğan öncülük edebilir.
Ben bu önerinin “problem” teşkil ettiğini/edeceğini düşünmüyorum.
Hatta “geç kalmış bir öneri” olduğunu bile söyleyebilirim.
Problem (bence) önerilen isimlerde...
Ertuğrul Özkök’le neyi konuşacaksınız? Aydın Doğan’la ve Güler Sabancı’yla hangi “vasat”ta (hangi değerde) birleşeceksiniz? TÜSİAD’la hangi meseleyi çözeceksiniz?
Önerinin üzerine daha ilk saniyede balıklama atlayıp, “Ben hazırım. Patronum Aydın Doğan da hazır!” diyen Özkök’ün, önerilen isimlerden birini ketmetmesi ve kendi meşru (!) listesini oluşturması, sizde “Bu adamlarla bir iş yapılmaz” kanaati oluşturmayacaksa, “Üç kez yazdım, ben önerimin arkasındayım” diye ısrar etmenin âlemi nedir?
Katsayı rezaletini savunanlarla mı hale yola koyacaksınız eğitim meselesini?
Gençliği hangi güzel hedeflere yönlendireceksiniz?
Sizin “Nasıl bir gençlik?” sorusuna verdiğiniz cevapla, listelediğiniz isimlerin “Nasıl bir gençlik?” sorusuna verdiği cevap aynı mı?
Hem, niye Taha Akyol?
Nedir ki Taha Akyol?Bu Taha Akyol sevdası “eski bağlılıklara” gönderilmiş bir selam değilse (buysa, anlaşılabilir), ikide bir bu ismi gündeme getirmenin anlamı nedir? Anlamı nedir ki, yararı ne olsun?
Hülasa, kırmadan, incitmeden, biçmeden mukabil düşüncelerimi dile getirdim...
Bir eğitim seferberliğine evet, ama önerilen isimlere hayır...
Bitirmeden, bir “not” düşmek istiyorum:
Bu meselenin (“eğitim seferberliği için bir heyet oluşturalım” önerisinin), “iç barış”la bir alakası yok. Konuyu böyle anlayanlar bulunduğu için (Ertuğrul Özkök gibiler böyle anlamak istiyor çünkü) bu hatırlatmayı yaptım.
Şunu demeye çalışıyorum: “Eğitim seferliği için bir heyet oluşturabilirsek, bu aynı zamanda iç barışımıza katkı sağlayacaktır” düşüncesinde olanların, yani “İsrail’le barıştın, hadi bizimle de barış” diyenlerin, öncelikle ve acilen kendi konumlarını tavzih etmeleri gerekiyor.
Daha önce de yazdım:
Erdoğan’ın ve AK Parti siyasetini destekleyen yığınların, “Bu ülkenin laikleri” diye kodlanan siyasal kesimle bir meselesi yok. Kimse “Bize düşman lazım” demiyor.
Bilakis, bu kesimin Erdoğan’la ve AK Parti seçmenleriyle bir meselesi var...
Daha doğrusu, “sosyoloji”yle bir meseleleri var!
Hem 24 saat fasılasız küfredip her türlü “sınıfsal aşağılama”da bulunacaksın, hem sürekli darbecilerle, paralel oluşumlarla, terör gruplarıyla iş tutacaksın, hem de “Erdoğan İsrail’le barıştı, bizimle de barışsın” diye “öncü” roller keseceksin.
Barış, tamam da, önce “samimiyetinize” inandırmanız, yani silahlarınızı gömmeniz gerekiyor...
Uzatılan el havada kalmayacaktır.
Önce samimiyet!