Kaç gündür bir “tweet” konuşuluyor Amerikan siyaset ve medya çevrelerinde. Vaktiyle Jimmy Carter’ın ulusal güvenlik danışmanlığını yapan, bugünlerde Obama’nın gayrıresmi danışmanı sayılan Zbigniew Brzezinski’nin attığı bir tweet Washington’da ortalığı birbirine katmış görünüyor.
Büyük Satranç Tahtası müellifinin attığı tweet şöyle bir şey: “Obama/Kerry = Bush 1/Jim Baker’dan bu yana en iyi siyaset ekibi. Kongre nihayet Netanyahu’nun ABD’ye politika dayatmasından rahatsızlık duymaya başladı.”
Brzezinski’nin söz ettiği “Bush 1/Jim Baker” ikilisinden dün de söz etmiştik. “Baba Bush’un dışişleri bakanı ve en yakın siyaset arkadaşı James Baker ülkesinin Ortadoğu’daki pozisyonunu değiştirmeyi önerip “beş milyon Yahudi için 600 milyonluk Arap dünyasını karşımıza almamız akıllıca değil” dediği için kabineden ve aktif siyasetten ayrılmak zorunda kaldı; baba Bush ise “ikinci döneminde seçilemeyen ikinci başkan olarak tarihe geçti” demiştik...
Hatırlayacak olursanız, ikinci döneminde aday olduğu halde seçilemeyen ilk ABD başkanının ise kabinesinde Brzesinski’nin de milli güvenlik danışmanı olarak yer aldığı Jimmy Carter olduğunu söylemiştik.
Brzezinski öteden beri Amerikan milli çıkarlarının İsrail’in politikalarıyla uyuşmadığını söyleyip duranlardan biri. Bu yüzden Amerika’daki İsrail destekçileri arasında pek sevilmiyor. Dahası bu konudaki rahatsız edici fikirlerini açıkladığında, -alışkın olunduğu üzere- “anti-semit” olmakla suçlanıyor.
Yukarıdaki tweetin uyandırdığı yankılar da aynı minvaldeydi aşağı yukarı. Ama her zamankinden farklı olarak bazı gelişmelerin artık geri çevrilemez aşamaya geldiğinin de kabulü vardı yazılanlarda. ABD’de cari olan ve tabiri caizse “toplumsal vesayet” diye adlandırabileceğimiz bir yapının etkisizleştirilmiş olmasına da tepki gösteriliyordu zira.
Nasıl ki bizde çok uzun zaman boyunca seçilmiş siyasi iktidarlar “askeri vesayet” altında olduklarından kendi politikalarını uygulamaktan aciz kalmışlarsa, Amerika’da da yönetimlerin belirli konularda doğru bildikleri adımları atmalarını engelleyen bir toplumsal yapı var. Dolayısıyla bizdeki “askeri vesayet” teriminden yola çıkarak buna da pekâlâ “toplumsal vesayet” diyebiliriz diye düşünüyorum. Çünkü toplumsal bir zümrenin elindeki finans ve medya gücünü de kullanarak siyasi kadrolara siyaset empoze etmesi söz konusu.
Brzezinski tweetinde “Netanyahu’nun ABD’ye politika dayatmasından” söz ederken buna işaret ediyor. Elbette İsrail devletinin ABD’ye politika dayatması söz konusu olamaz. Herkes biliyor ki İsrail’in politikalarına da büyük ölçüde New York’tan yön verilir. Yani Netanyahu isminin sembolik olduğu, Brzezinski’nin aslında Amerika’daki İsrail destekçisi güçlü zümreleri kastettiği açık. Yani toplumsal vesayet dediğimiz yapıyı...
Obama yönetiminin son İran hamlesi artık bu yapının eskisi kadar etkili olmadığını ortaya çıkarmış oldu. Ama aslında belki de bu son İran hamlesi toplumsal vesayeti gerileten veya etkisizleştiren bir işlev gördü de denilebilir. Çünkü Obama, biliyorsunuz, ikinci dönemine kabinesini tahkim ederek başladı ve Amerikan dış politikasını adım adım bu noktaya getirdi.
Ama aynı zamanda uluslararası konjonktürün kendiliğinden geldiği nokta, özellikle de soğuk savaş döneminin tarihe karışmasının ardından Washington’un Ortadoğu mimarisinin dizaynı için İsrail’e eskisi gibi ihtiyacının kalmaması da bugünü açıklamak için dikkate alınması gereken hususlar.
En azından bizim açımızdan dikkate alınması gereken bir diğer husus da bütün bu gelişmelerin Türkiye’nin bölgesel çıkarlarıyla uyumlu bir seyir izlemekte olması...