Rabia işareti yapan Başbakan Erdoğan’la iftihar ettik” diyor Mısırlı bir devrimci kardeşimiz. İnsan kendine ait olan bir şeyle, kendinden bildiği bir kimseyle iftihar eder. Recep Tayyip Erdoğan sadece Türkiye’ye değil Mısır’a da ait. Suriye’ye de, Tunus’a da, Filistin’e de...
Bu topraklarda hürriyet ve adalet isteyen kim varsa, Erdoğan’ı lider belledi. Erdoğan ve arkadaşlarının iktidarı, Türkiye’ye asalet kazandırdı.
Anadolu’nun mana ve ehemmiyeti, İslam dünyasını zulümden kurtarma mücadelesine istinatgah ve üs teşkil etmesiyle kaim olmuştur. Erdoğan’ın liderliğinde bu kutlu misyonu yeniden üstlenmiş bulunuyoruz, elhamdülillah. Hukuk tanımayan, medeniyete itibar etmeyen sözde İslami devlet veya teşkilatların (Şii veya Sünni) Ümmet-i Muhammed’e liderlik iddiaları boş. Ummeten Vasaten / Dengeli Ümmet’in ezici çoğunluğu, reyini Erdoğan’dan yana kullandı. Bir kere daha ilan ediyorum: Ben de İcma-i Ümmet üzere “Tayyipçi”yim.
Biz “Tayyipçiler” Türkiye’nin Kemalist dogmalardan ve milli irade düşmanı cuntalardan ve faiz lobisinden ve IMF gibi uluslararası sistem prangalarından kurtuluş sürecini büyük bir mutlulukla, müthiş bir heyecanla, sonsuz bir şükürle izliyor, bu sürece karınca kararınca katkıda bulunabildiğimiz zaman şereflendiğimizi hissediyoruz. Aynı şekilde, Gana’nın istiklalini “tek başına bir şey ifade etmez” diyerek bütün Afrika’nın istiklal mücadelesine adayan Kwame Nkrumah misali, Dicle-Fırat havzası ve Ortadoğu denilen bölgeden başlayarak bütün İslam dünyasının esenliğini dava edinen AK Parti hükümetinin bu yöndeki söylemlerini, tavırlarını, gayretlerini de öpüp başımızın üstüne koyuyoruz. Yunanistan’la, Ermenistan’la değil emperyalizmin en önde giden devletleriyle hürriyet ve adalet namına karşı karşıya gelen Yeni Türkiye’nin adamları olmaktan kıvanç duyuyoruz. ABD ile, İsrail ile, Avrupa Birliği ile ihtiyatlı kavgalara tutuşan Erdoğan’ın kavgacılığını da ihtiyatını da seviyoruz.
“Suriye’de çuvalladılar, Mısır’da tıkandılar, dış politikaları çöktü” diyen eyyamcılar gibi bakmıyoruz yaşadığımız şu günlere; en ufak bir pürüzle karşılaştığında paniğe kapılıp ciyaklayanlardan değiliz; etliye-sütlüye karışmadan miskin misin oturmayı gerçekçi siyaset belleyenlerden de değiliz. Bedüzzaman’ın “bahasına yüz sene versek değer” dediği hürriyet ve adalet yolundaki mücadelenin çok sabır istediğinin farkındayız ve ödediğimiz bedeller ne kadar ağır olursa olsun, şu günlerde cephelerden gelen haberler ne kadar üzücü olursa olsun, önümüzdeki yol ne kadar meşakkatli olursa olsun, “Allahu maassabirin” şiarıyla sabretmeye azimliyiz. “Kuseyr düştü, öyleyse Suriye siyaseti gözden geçirilsin”, “Rabiatül Adeviyye Meydanı boşaltıldı, öyleyse Mısır’daki darbecilere iltifat edilsin” diyenlerin minnacık idraklerine sığmaz bizim yüce davamız. Bir şey daha: Savaşanlar yenilgilere uğrayabilir, savaşmayanlar zaten yenilmiştir.
Biz “Tayyipçiler”, gayret bizden tevfik Allah’tan diyenleriz.
***
Geziciler, Ergenekoncular, Balyozcular ve saire, “Sonbaharda Tayyip’le hesaplaşma”ya hazırlanıyorlarmış. Onlarla aynı kefeye girmeyi kendilerine yakıştıran anti emperyalist, anti kapitalist, anti siyonist, İslamcı kardeşlerimiz var maalesef. “Tayyip”e ne adına vurduklarını, vurduklarında kimleri sevindirip kimleri üzdüklerini, neye hizmet edip neye zarar verdiklerini biliyorlar mı gerçekten? Sahi, ne yaptıklarını biliyorlar mı?
Gezi olayları sırasında Ankara’yı ziyaret eden Filistinli bir bakan kardeşimiz, özel bir sohbetimizde, “Bugün biraz nefes alabiliyorsak, bu, Allah’ın inayetiyle Erdoğan sayesindedir. Erdoğan’ın başına bir şey gelirse mahvoluruz” demişti. Geçenlerde görüştüğümüz Suriyeli bir devrimci kardeşimiz de “Türkiye bütün İslam dünyasının nefesi oldu” dedi. Boşnak kardeşlerimizden, Somalili kardeşlerimizden de benzer sözler duyuyoruz. Erdoğan’ın, Yeni Türkiye’nin, içerideki ve dışarıdaki bedhahlarla mücadeleyi mümkün kılan önemli bir faktör olarak iktisadi kalkınma ve istikrarın maruz kalacağı her darbe, Balkanlardan Afrika’nın boynuzundaki Somali’ye kadar bütün Müslüman halkların umutlarına da darbe olacaktır.
İz’an, basiret, feraset Ya Hu!