ABD, Bağdat havaalanındaki füze saldırısında İran Devrim Muhafızları Ordusu Komutanı Kasım Süleymani’yi ve Haşdi Şabi örgütünün Başkan Yardımcısı Ebu Mehdi el-Mühendis'i öldürdü. Süleymani, Ortadoğu’da bütün silahlı Şii grupları kendi etrafında toplamış olan Kudüs Gücü’nün başındaydı. Gücü, doğrudan İran’ın dinî lideri Ali Hamaney’den geliyordu. Arada hiçbir kişi ya da makam olmadan doğrudan ona bağlıydı.
Süleymani’yi yakından tanıyanlar, “onu harekete geçiren asıl şey dindarlığı değil, İran milliyetçiliğidir” diyorlar.
Trump öyle bir hedef seçti ki, İran askerî rejimini kalbinden vurdu.
ABD açısından bakılırsa, Bağdat Büyükelçiliğine yapılan baskını Washington’un sineye çekme ihtimali hiç yoktu.
ABD, İran’la ilgili hesaplaşması için kendince en geçerli bahaneyi bulmuş oldu.
Tahran’ın, ABD’nin vereceği karşılığı hesap edememiş olması kayda geçirilmelidir.
İran, haklı olarak bir şaşkınlık yaşıyor.
Kasım Süleymani, İran’ın; Lübnan, Irak, Suriye ve Yemen'deki politikalarının kontrolünü sağlıyordu. Tartışmasız, Irak’taki en güçlü adamdı. Hamaney’in onayı ile Irak Başbakanını tayin etme gücüne sahipti.
ABD, sadece bir suikast düzenlemedi.
Ortadoğu’da domino etkisi yapacak bir siyasî müdahalede bulundu.
İran dini lideri Hamaney ve Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’in ilk söyledikleri “intikam alınacak” oldu.
İran, belki de 39 yıl önceki Irak savaşından bu yana en zor dönemin içine girdi.
ABD, elbette suikast sonrasını düşünmüştür. Trump, İran’ı hangi zemine çekme hesabını yaptı ki, Bağdat Büyükelçiliğinin basılmasına karşı bu derece ağır bir misillemede bulundu.
(Burada Trump’ın 3 Kasım’daki Başkanlık seçimi için en önemli hamleyi yapmış olabileceğini de belirtmeliyiz.)
Artık Irak, Lübnan ve Suriye eskisi gibi olmayacak.
Irak’ta ABD vatandaşlarına ve üslerine saldırılar ortalığı yangın yerine çevirecek demektir. Washington, vatandaşlarının Irak’ı derhal terk etmeleri çağrısında bulundu bile.
Suriye’de de sürprizler olabilir. ABD ile İran’ın Suriye’de çatışmalara girme ihtimali az değil. ABD bunu doğrudan değil, YPG/PKK üzerinden yapabilir. YPG’yi bir türlü terk etmemelerinin sebebi acaba İran’la çatışma hesabı mıdır?
Süleymani suikastı, bölgede yeni bir dönemi başlatacaktır.
İran’ın intikamı ne boyutta olacak?
ABD, İran’ın ne karşılık vereceğini hesap ederek beklenmedik başka hangi hamleleri yapacak?
Bundan sonrası sadece bölge ülkelerini ve İsrail’i etkilemeyecek.
Artık Suriye’deki varlığı ve son olarak Libya’ya asker gönderme kararı ile Türkiye de teyakkuza geçecektir.
CHP-HDP-İYİ Parti ve Saadet Partisi, sanki olup bitenlerden Türkiye sorumluymuş gibi “ne işimiz var Suriye’de, ne işimiz var Libya’da” deyip duruyorlar.
Ne muhalefet ama…
Sanki Türkiye’nin durup dururken canı sıkılmış da “şu Suriye’ye, Libya’ya bir el atalım” demiş…
ABD, Rusya, İsrail, İran, Fransa sınırlarımızın dibinde bizim güvenliğimizi doğrudan tehdit eden oyunlar oynuyor, bizi köşeye sıkıştırmaya çalışıyor. Türkiye ise haklarını koruma ve geleceğini teminat altına alma derdinde. Muhalefet ise Erdoğan’ı yıpratma peşine düşmüş, Türkiye’nin düşmanlarının safına savruluyor.