Günün kahrı; gece Gazze'de çadırlardaki bebekleri en teknolojik bombalarla yaktılar!
Günün gafleti; bir top grubu şampiyon oldu, ülkenin yarısı zafer sarhoşluğuyla sabahladı!
Trabzon'da bir emekli öğretmen Menderes'in asılacağı gün nasıl olsa bütün ahali Ankara'ya yürür ben avare kalmayayım diye şehirden yola çıkar. Samsun'a kadar tek başına yürür. Fakat kendisinden başka yürüyen bulamayınca aklını kaybeder ve deli olur.
Biz şimdi bu dilemmaların pençesindeki zavallı Müslümanlarız!
Bizim için iman galebesi olan Ayasofya camisinin, Mustafa Kemal önderliğinde beşi mason beşi de İttihat Terakki üyesi şahısların imzalarıyla müzeye çevrilmesine karar verenlerin top gruplarından biri şampiyon oldu!
Gelişme çağındaki körpe yavrular sempatisinden dolayı nesebi geniş Icardi denen topçu hatırına bu top grubuna payanda oldular! Dile gelmesi hoş değil ama ağabeyleri de Van'da hatırına diyelim ki payanda halindeler.
Günün telaşı içerisinde vukufiyet gerektiren sorular sormaya bile zamanımız da mecalimiz de yok!
Hangi koşunun atleti olduğumuzu, hangi menzile koştuğumuzu bilmiyoruz.
En hafif tabirle "Vurulmuşum ben" şarkısındaki kurşun yiyen gibiyiz.
Acaba Allah gafletimizden dolayı menzilimizi çekip almış olabilir mi önümüzden, istikametimizden?
Biz nereye koşuyoruz?
Biz neye seviniyoruz?
Üzülebilme kabiliyetimiz kaldı mı? Kaldıysa neye üzülebiliyoruz?
Dünya denen dönek, eteğine takılmayan namus erbabını bir kıymık gibi dışına atıyor.
Hizaya gelmeyen Müslüman'ı bir çöp gibi ayırıyor!
Nereye düştük biz?
Zamanın behri hangi sahile savurdu bizi?
Bugün topçulara sevinmeyen bizim gibi adamları kim ne yapacak?
Bu edilgen sorular acziyetimizin ifadesidir.
Fakat inanıyoruz ki Allah Müslüman'a bu edilgenliği yakıştırmaz. Bu durumda bastığımız yerden emin olabilen sağlam adamlarımız kalmışsa, ne kadar kalabalık olurlarsa olsunlar diğerleri hakkında bir hüküm verseler.
Allah Müslüman'dan bunu bekler.
Necip Fazıl'ın "Durun kalabalıklar" diye ünlemesindeki sebep bu olsa gerek.
Bu kalabalıklar kendine uymayan ender-nadir sayıdaki Müslüman tavırlı seçkin insanlardan rahatsızlık duyuyor.
Bu kalabalıklar bağlanmış gözleriyle nereye koşmaktadırlar?
Biz ne yapacağız?
Önümüze kim düşüp de "katıl bize" dediyse katıldık! Sonunda İslam için hayırhah bir sonuç maalesef çıkmadı!
İsmet Özel'in "Bize yüzde 6 derler!" yazısı güncelliğini koruyor.
Durumumuz yazıp geçilemeyecek kadar aciliyet kesp ediyor.
Bugünler idrak sahibi insanların cehennemi adeta!
Gazze'de çocuklar yakılıyor; ülkemizde stadyumlarda zafer naraları atılıyor!
Elverse de göğe yükselsek ve baksak halimize. Bizi nereye bağladılar böyle?
Biz eskiden "top oynayalım ama top kafalı olmayalım" gayretindeydik. Bu bile hatırası güzel, bizi temiz tutan hüzünlü bir nostalji şimdi. Top kafalı olmayı geçtik topun kendisi olduk hep beraber.
O stadyumdan bu stadyuma, o ayaktan bu ayağa, o kaleden bu kaleye tepilen bir zillet içerisindeyiz!
"O güzel insanlar, o güzel atlara binip gittiler." Biz kaldık burada; yaşadığımız acılı bir gurbet, acıklı bir gariplik hikayesidir!
Kifayet miktarı bir grup lütfetse de Allah, içinde biz de yer alsak. En azından bize yaşatılan bu kırık hikâyenin ne olduğunu birbirimize sorup öğrensek.
Biz bu hesabı veremeyiz!
Allah'ın gücüne gider; boylarımızı aşan gafletle yaşayıp ölmenin vebali üzerimizde. Akli melekelerimizi kaybetmek bile bu durumdan yeğdir! Müslümanca aklederek, bu güruhun önüne iki yana kollarımızı açarak, "bu yol çıkmaz sokak" demedikten sonra.
Bu nasıl püsküllü bela!
Bizden geriye hiçbir şey kalmadı!
Bizi kurtaracak olan amellerimiz yok!
Bir Hollywood platosunda en fazla sahne dekoru haline getirildik hepimiz!
Biz bu sahneden çıkmak istiyoruz!
Bu repliği tekrar etmek istemiyoruz!
Bu kurguyu reddediyoruz!
Bu rejiye sövüp sayıyoruz!
Allah aşkına, zamanın fitnesini çözmüş üç beş Müslüman ya söyleyin biz gelelim ya gelin buradayız!
Ne eşlerimizin yüzüne bakacak adamlıktan ne çocuklarımızın yüzüne bakacak babalıktan eser kalmadı bizde!
Biz bugünün problemini daha fark etmeden yarının problemi ile meşgul ediliyoruz!
Bu oyundan, bu sahneden çıkalım!
Resulullah gibi çıkalım!
Oynamayı reddedelim!
Lâ diyelim!
Ve elbette İllallâh diyelim!
Ve bunu diyebilen müdrike sahibi birkaç kişiyle bilinçli bir tercihle bir yerlerde buluşalım!
Belki bizi kurtaracak ameliye budur.