Uzun zamandır Türkiye’nin medeniyet coğrafyası olarak tanımladığımız büyük bir coğrafyanın, son zamanlarda Türkiye’deki son olaylara, özellikle Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a yönelik itibarsızlaştırma operaysonuna bakış açısını gözlemliyorum. İşin ilginç tarafı, buralarda da tıpkı Türkiye’de olduğu gibi, milli iradeyi esas alanlarla siyasi menfaatlerini esas alanların temsil ettiği iki yaklaşım görülüyor.
Başbakan Erdoğan hiç kuşkusuz olağanüstü bir lider. Son yıllarda dünyada gelişen olaylar karşısında diğer liderlerle Erdoğan’ın duruşunu kıyaslandığında çok ciddi farklar ortaya çıkıyor.
Öncelikle şunu söylemeliyim ki; Kafkasya, Rusya, Balkanlar ve Orta Doğu gibi medeniyet coğrafyası içerisinde bulunan geniş bir alanda, Erdoğan’a gösterilen sevgi seli ile yine Erdoğan’ı hedef alan eleştiriler rekabet ediyor.
Bu coğrafyadaki bazı çevrelerde de, maalesef Türkiye’deki bazı medya organlarının da tesiriyle (mesela Hürriyet, Halk Tv, Ulusal Tv, S Haber, Sözcü) Erdoğan’a hakarete varan tavırlar sergileyen bir siyasi bakış açısı oluştuğu görülüyor. Bunun esas nedeni, bu zeminde Erdoğan’ın ahlâki ve felsefi anlayışına taban tabana zıt bir zihniyetin bulunuyor almasıdır. Türkiye’de belli kesimlerin hükümete karşı kullandığı Atatürkçülük söylemi, Erdoğan iktidarıyla birlikte bu medeniyet coğrafyasında da zirve yaptı. Öteden beri İslama karşı mesafeli duruş sergileyenler ise düne kadar milli duygunun ne olduğundan habersizken şimdi Türklük ve milleyetçilik propagandaları yapmaya başladı. Görünen o ki, Erdoğan ve onunla birlikte varlığını hissettirmeye başlayan Osmanlı mirasına karşı duruş sergilemek hevesi ortaya çıktı. Aynı çevrelerin, bu coğrafyadaki yerli isimleri ve güçleri kullanarak Osmanlı mirasını temsil eden Yeni Türkiye profilinin önünü kesme çabası içinde olduğunu görmekteyiz. Bunun en önemli nedeni, tüm bölgede Erdoğan’ın sevgi ile kabul bulmasıdır. Bölgenin bir çok ülkesinde halk kendi siyasetçilerinden daha çok Erdoğan’ı seviyor, bu nedenle Erdoğan, geniş coğrafyadaki siyasal zeminde bir rakip olarak algılanıyor.
Başbakan Erdoğan’la birlikte kendine güvenini kazanan bölge insanı, kendi yöneticilerine karşı duruş sergilerken de Erdoğan’ı örnek almaya başladı.
Coğafya insanı hiç görmediğ bir lider profilini gördükçe hem tuhafına gitti hem hoşuna. Siyasilerin kendisini kaala almayan tavırlarına alışkın olan özellikle Kafkasya ve Orta Asya halkları, attığı her adımın hesabını veren, bizzat kendisi kapı kapı dolaşarak insanlara oyunun ne kadar önemli oldugunu anlatan bir Başbakan’ı tanımaya ve anlamaya başladı. Batının milyarlarca liralık fonlarlarla yapamadağını, Erdoğan’ın, halkına olan sevgisi kendiliğinden yapmaktadır. İnsanlar artık Erdoğan gibi halkını bu denli seven, samimi ve mert bir lider profili istemektedir.
Bu durum bölge ülkelerindeki yöneticileri içten içe rahatsız etmeye başladı. Diğer taraftan bu coğrafyayı dışarıdan dizayn etmek isteyenler de hep olmuştur. ABD, Rusya, AB, İran gibi ülkelerin kendi hinterlandı gibi görmek istediği Avrasya’da insanların beynini yıkama şabaları ve bu çabalarında bazı STK’ların, medya kuruluşlarının ve mühalif siyaset alanlarının nasıl kullanıldığı herkesin malumu. Yahudi lobbisinin, Soros bağlantılı yapıların, Fredi Nauman vakfı gibi gelecek dizaynında strateji geliştiren grupların bu durumda harekete geçtiğini de gözlemekteyim. Mesela son dönemde Azerbaycan, Rusya, Ermenistan ve İran basınında anti Erdoğan yazıları ve verilen demeçler dikatleri çekecek ölçüde arttı.
Son yolsuzluk iddiaları ile Erdoğan’ı hedef alan girişimler ise başlı başına analize tabi tutulmalıdır.
Öncelikle bir hususu belirtmeliyim ki; Başbakan Erdoğan 10 senedir iktidar olmasına rağmen hala muhalif bir lider gibidir. Mazlumun yanında yer alan, güçlüye karşı sert çıkabilen, güçsüze omuz veren mert bir liderdir. “Millet ne isterse o olacak” diyerek, mühelif bir lider gibi halkın oyunu, mesajını benimsemektedir. Uzun zamandır iktidar olması ve iktidarı süresince oylarını artırmasının nedenlerinden biri de zaten budur. Hakimiyetin verdiği rahatlığın değil, halktan aldığı mesuliyetin peşinden giderek hep yükseldi. Erdoğan profili, iktidar olma algısını da degiştirdi. Mühalif söylemlerini iktidara başarıyla taşıyabilen tek lider Erdoğan’dır.
Ben medeniyet coğrafyasının bir mensubu olarak, hiç bu kadar kendine güven hissi yaşamamıştım.
Bundan büyük milliyetçilik vatanseverlik devletçilik olur mu?
Türkiye, bölge ülkelerinin mutlaka ABD, AB ve Rusya gibi küresel gülçlerin kontrolünde olacağı yönündeki eski ezberleri de Erdoğan iktidarıyla birlikte bozmuştur. Bu nedenle, son dönemde hedef olan sadece Erdoğan veya O’nun yönetimindeki Türkiye değil, bölgemizin tamamıdır. Başbakan Erdoğan’ın ve onun taşıdığı mefkurenin devamı sadece Türkiye’nin değil tüm coğrafyanın kaderini etkileyecektir. Son dönemde Avrasya coğrafyasında menfaat peşinde olanların, yerel aktörleri ve medyayı kullanarak Erdoğan karşıtlığını körüklemesi de boşuna değildir.
Ancak, bütün bu çabalar, Erdoğan’a duyulan sevgiyi ve ilgiyi azaltmaya yetmiyor. İnsanlar her konuşmasını dinleme ihtiyacı hissediyorsa; bölgenin herhangi bir ülkesinde bindiğiniz taksinin sürücüsü, “bu adam ne mükemmel adam” diyorsa; Azerbaycan’da, Gürcistan’da, Kazakistan’da, Tataristan’da, Çeçenistan’da insanlar kendi yöneticilerinin tavrına bakmaksızın Erdoğan için dua ediyorsa bu üzerinde düşünülmesi gereken bir tablodur. Bu coğrafyada insanların kendisini Erdoğan’ın tavırları ile ifade etmesi anlamlıdır. Türkiye ister Mart seçimlerinde ister cumhurbaşkanı seçimlerinde kendine yeni hükumet ve ya cumhurbaşkanı seçmeyecektir. Osmanlı’nın hinterlandı olan geniş bir coğrafya insanının kaderini belirleyecektir. Bu olay bu kadar önemlidir. O nedenledir ki, “UZUN ADAM”ı biz de çok sevdik. O hikayesini bitirmeden O’ndan vazgeçen hayelinden vazgeşmiş olacaktır. Bu “UZUN ADAM”ı seven Türk İslam Coğrafyasının hayellerini kendininki ile birlikte göklere kaldırma misyonu ise sendedir Aziz Türkiye’m.