Ne demişiz, yaklaşık bir yıl önceki (STAR, 20.Kasım.2017) yazımızda…
“Amerika’yı şu anda Amerikan vergi mükelleflerine sorumluluk duyan Amerikalılar yönetmiyor, neo-con/siyonist lobinin pislik kadroları, medya-derin devlet bağlantısında Trump’ı da kuklaya çevirerek ülkemize karşı operasyonlar çeviriyor. Yalnız ABD’nin değil tüm Batı’nın en önemli güvenlik dayanağı olan Türkiye’ye karşı sürdürülen bu kampanya normal değildir, sonunda, İsrail ile birlikte tüm Batı güvenlik sisteminin çöküşüne neden olur.
(…)Bu kadronun elindeki Amerika Birleşik Devletleri ile Türkiye’nin çatışması kaçınılmazdır, beka sorunu kavramı kapıya gelmiştir ve taviz verilemez noktada olduğumuzu hepimiz biliyoruz.
Bu noktadan sonra “uzlaşmacı” girişimlerin hiç bir anlamı yoktur.
Belli ki, bir gün savaşacağız...
“Ben bu işte yokum, benim malım, mülküm, alıştığım konforum memleketimden önce gelir”diyenlere tavsiyem, bugünden ülkeyi terk etmeleridir.”(1)
Bu cümleler nedeniyle, yemediğimiz laf kalmadı. Benim, bunca yıllık meslek yaşamımda, hiçbir partiyle organik bağım olmadığını bilmelerine rağmen işi, Erdoğan’ın maceracı dış politikası yorumlarına kadar vardıranlar oldu.
Ne alakası var benim yazılarımla, Erdoğan’ın sürdürdüğü devlet politikasının…
Bizim işimiz gerçekleri söylemek, geleceğe dönük olarak gördüklerimizi net bir ifadeyle vatandaşa anlatmak.
Bak, iş döndü dolaştı, Fırat’ın doğusunda bir Türk-Amerikan askeri gerginliğine geldi, dayandı, devamında çatışma olur mu, bilmem…
Ama benim tanıdığım Türk devleti, 4.Temmuz 2003’te Süleymaniye/Irak’ta yaşanılan olayın intikamını, başına çuval geçirilmiş bir Amerikan askeri fotoğrafı ile alır…
Erdoğan söyledi inanmadılar…
Erdoğan’a muhalif tüm unsurların en büyük zaafı, Başkan’ın konuşma ve yazılarının metinlerini okumamaları, analiz etmemeleridir. Oysa, Erdoğan, ne yapacağını parmağının arkasına saklanmadan söyleyen bir karakter, bu işi yapsalar, önlem alacaklar.
Ne dedi, Erdoğan, 11 Ağustos’ta New York Times’da yer alan “Türkiye ABD ile krizi nasıl görüyor?” başlıklı yazısında…
"Dünyada kötülüğün pusuya yatmaya devam ettiği bir dönemde, on yıllardır müttefikimiz olan ABD tarafından Türkiye'ye yönelik yapılan tek taraflı eylemler, yalnızca Amerikan çıkarlarının ve güvenliğinin zarar görmesine hizmet eder. Washington, çok geç olmadan ilişkimizin asimetrik olduğu yönündeki hatalı düşüncesini bir kenara bırakmalı ve Türkiye'nin alternatifleri olduğu gerçeğini kabullenmelidir. Bu tek taraflılık ve saygısızlık eğiliminin tersine çevrilememesi halinde, yeni dostlar ve müttefikler arayışına girmemiz gerekecek."(2)
Erdoğan bu lafları, Amerika’nın 15 Temmuz sonrasında izlediği politikalar ve Suriye’de PKK-YPG ile devam eden ittifakı nedeniyle söyledi, daha ne desin?
Yarın kaçınılmaz eksen kayması süreci başladığında bu ülkenin ne kadar satılmış kalemi, siyasetçisi, akademisyeni, STK’cısı varsa ortalığı, “Türkiye’nin rotası değiştirilemez” laflarıyla yangın yerine çevirirler…
Ne yapalım kardeşim, söyleyin, emperyalizmin, Suriye-Irak hattında, Doğu Akdeniz’de altımızı oymasına, gelecek kuşaklarımızın anasının ak sütü gibi helal servetlerine el koymasına izin mi verelim… Geçiniz…
Kapatın şu İncirlik’i artık…
İncirlik üssünün topraklarımızdaki varlığı doğrudan ulusal güvenliğimizi tehdit ediyor. Amerika’nın 1 Dolar’lık askerlerinin iki önemli karargahından biriydi, asla unutamayız. Ama esas olarak, hem barındırdığı nükleer silahlar nedeniyle, aziz vatanımızı Rusya’nın nükleer vuruş haritasına yerleştiriyor, Ortadoğu ve Doğu Akdeniz’deki son gelişmeler nedeniyle, “düşmanı içimizde barındırıyoruz…”
Gereksiz…
Bu coğrafyada, bizi Rusya hariç kimse tehdit bile edemez, yapın Moskova ile “saldırmazlık paktı”nı, kendi rotamızda devam edip gidelim.
Neo-con/Siyonist pisliklerin kontrolündeki bir Amerika ile geleceğe dönük bir planlama yapmamız mümkün değil… Acı, ama gerçek.
https://www.star.com.tr/yazar/bu-abd-ile-savasiriz-yokum-diyen-simdiden-gitsin-yazi-1276974/
https://www.nytimes.com/2018/08/10/opinion/turkey-erdogan-trump-crisis-sanctions.html