KOPENHAG
Saldırılar, iki önemli hadisenin hemen sonrasında yapıldı.
Bir, Ergenekon davasında, savcı, mütalaasını verdi.
İki, BDP heyeti, İmralı’dan, Öcalan’ın PKK’nın sınır ötesine çekilmesiyle ilgili mesajlarını kamuoyuna açıkladı.
İki olay da, DHKP-C için elverişli bir PR zemini sağlıyor.
PKK’nın, yerli ve yabancı müşterileri olan bir ‘terör şirketi’ olduğunu bir kaç kez yazmıştım. Hatta, ‘PKK gitmek istese, müşteri bırakmaz’ demiştim.
DHKP-C, şu anda, o ‘müşteri’ye hitap ediyor. Bir tek müşteriye değil, müşterilerin hepsine.
‘PKK gidiyor ama, ben varım’ diyor DHKP-C.
Budur izlediğimiz.
Hedeflerini gösteriyor.
Ergenekon’a, ‘ben varım’ diyor.
Uluslararası müşterilere, ‘ben varım, emirlerinize amadeyim’ diyor.
Önceki gün, çözüm konusunda siyasi iradesini ortaya koyan AK Parti’nin genel merkezine saldırdı DHKP-C.
Bir de, süreçteki en aktif kurumlardan birine, Adalet Bakanlığı’na.
İki mesajı aynı anda vermiş oldu.
Hem savcının mütalaasına, hem çözüm sürecineydi mesajlar.
Piyasası var mı bu mesajların?
Başta söyledim, ulusal ve uluslararası ‘müşteri’leri var.
Rahatsızlar var.
PKK’ya, ‘nereye gidiyorsunuz’ diye ağıt yakanlar var. ‘Durun bize lazımsınız’ diye bağıranlar. ‘Ucuza gidiyorsunuz’ diye tahrik etmeye uğraşanlar...
Bunlara ‘PKK gitti ama, biz varız’ demiş olmuyor mu teröristler?
AK Parti merkezine lav silahıyla saldırdılar. Hani şu ‘boru’ denilen ‘mühimmat’tan çıkan bombayla...
Bu bile, bir ‘mesaj’ olarak algılanamaz mı?
Hedefler açık. Müşteriler de açık. (Böyle şeyleri de hiç sevmem. Açık diyeceğine anlatsana!)
Hedefler, hükümet ve AK Parti.
Bunun açılımını yaparsak, hedefler, milletin sandıkta verdiği oy ve milletin verdiği yetkiyle terör sorununu çözme iradesini ortaya koyan hükümet.
Kopenhag’dayız. Bunu konuşuyoruz. Ve yorumlar, terörün, bu iki kurumun şahsında, demokrasiyi hedef aldığı doğrultusunda.
Müşteriler kim?
Ergenekon rahatsızları. Çözüm rahatsızları.
Ve yabancılar.
Bıyıklı ve bıyıksız yabancılar... Bıyıklı ve bıyıksız yerliler... Bıyıklı ve bıyıksız terör muhipleri...
Diyelim ki, ‘bıyıklı’ yabancılar, Asyalı olsun.
Bıyıksız yabancılar, batılı.
Türkiye’nin iyi olmasını, güçlü olmasını istemeyenler.
Bir müşteri daha var. Şu ana kadar, örgüt üst yönetiminin gösterdiği kararlılık sebebiyle ortaya çıkmadılar. İnşallah da çıkmazlar. PKK içindeki rahatsızlar.
Zor bir süreçteyiz ve sürecin ne kadar zor olduğunu her geçen gün daha iyi anlıyoruz.
Biz, Bizans varisleriyiz. Bizim siyasi geleneğimizde, ne yazık ki, hile hurda çoktur.
Biz, İttihat ve Terakki geleneğine sahibiz. Siyasi netice için, Enver Paşa, eniştesine misafirlikte tuzak kurmuş, biri gelip öldürsün diye, eniştesi Albay Nazım Bey’i lafa tutmuş. (Öldüremediler, yaralı kurtuldu Albay Nazım.)
Böyleyiz biz.
Ergenekon, koalisyon yapmaz mı teröristlerle?
En kanlı zamanlarında PKK’yla çalışan örgüt, DHKP-C’yle iş tutmaz mı?
Zor bir süreçteyiz. Türkiye, yakın tarihinin en büyük işini yapıyor, en büyük sorununu çözüyor.
Başbakan Erdoğan’ın, ‘baldıran zehirini içeriz’ demesi, siyaset değildir. Bir gerçeğin ifadesidir.
‘Gövdemizi taşın altına koyduk’ demesi de...
Memleketini seven herkesin, milletini seven herkesin, bu süreçte hassas olması gerekiyor.
Dikkat etmek lazım.
Yerli müşterilere, bıyıklı ve bıyıksız yabancılara.