Kayserispor, içinde bulunduğu ağır bunalım günlerinden sıyrılmak için iyi niyetle mücadele verse de; futbollarına genellikle bir kırgınlık, bir yılgınlık hakim... Ne yapsalar olmuyor!
Beşiktaş, psikolojisi bozuk rakibi karşısında hiç zorlanmadı. Burak Yılmaz’ın üç pozisyonu ve bir kez de Ljajiç’in girişimleri sonunda, Atiba’yla erkenden sonuca gitti.
Burak birbiri ardına kaçırdığı posizyonların birinde, Ljajiç bomboş ve çok uygun durumdayken, kaptan onu görmezden geldi. Böylesine sığ ve gereksiz bir ego kabul edilemez. Mutlaka pas vermeliydi.
Ne Burak bir daha buna yönelmeli, ne de Beşiktaş bu kayıtsızlığa tepkisiz kalmamalıdır. Neyse... Kaçırdı, kaçırdı; sonunda o da attı. Beşiktaş ilk yarıyı 6-0, belki de 7-0 önde bitirebilirdi.
***
N’Koudou’nın sol kanattan gösterişli bindirmeleri, “Fırtına Açık” dediğimiz karakterdeki futbolculara ait dinamik bir özellik... Maçın hem sorunsuz kazanılmasına hem de oyunun görsel zenginliğine, ciddi katkı verdi.
Gökhan Gönül’ün golü öncesinde, Caner’in pas vermeden önce; topun taç çizgisini geçip-geçmediği konusu VAR’la kanıtlanmış gibi gösterildi. Ama işin tuhafı; ben VAR’a rağmen, topun tamamının çizgiyi geçtiğine inanmadım. Bu kararda bir yanılma mı var? Yoksa ben mi boş konuşuyorum.
***
Beşiktaş’ın istekli oluşu ve golden başka hiçbir şeyi düşünmeyen hali; elbette her türlü takdire ve saygıya değer... Ama Kayseri’nin yaşadığı ağır travmaların, takımdaki çabuk çözülmeyi tetiklediğini de hesaba katmak gerek. Çünkü hiçbir rakip, bu denli kolay teslim olmaz!
Yani gerçeklerden kopmadan, ölçülü sevinin. Dağılmış bir rakip, istekli bir Beşiktaş, sorunsuz galibiyet... İşin özeti bu!