Dün geceki maç; bir gün önceki F.Bahçe-Sivas mücadelesi gibi başladı. Zaman geçiyor, ama evsahibi takım bir türlü atak yapamıyor, pozisyon bulamıyor ve gol fırsatları yaratamıyordu. Benzetme yaptığımız maçta Sivas gole yaklaşmış, dün gece de Göztepe Karius’la karşı karşıya kalmıştı. Yani iki maç, sanki birbirinin kopyası gibiydi.
Aslına bakarsanız, Beşiktaş (Tıpkı F.Bahçe gibi) bol pas yapıyormuş görünse de; sonuçta bir şey çıkmadığı için, havanda su dövüyordu. Buna futbol denmez, denemez!
***
Adriano gibi kritik bir oyuncunun, daha 8’inci dakikada sakatlanıp çıkmak zorunda kalması; elbette önemli bir handikaptır. Şüphesiz hocanın planlarını bozar... Ama Beşiktaş gibi bir takım, sırf bu nedene dayanarak mazeret üretemez.
İnanamıyorum... Koca bir ilk yarıda kurgulanmış pozisyon yok, tehlikeli atak yok, etkili şut yok, tempo yok, baskı yok, takımın mecali yoktu. Kale dibindeki kargaşa/kaos/karambol dışında, herhangi bir yaratıcılık örneğine rastlamadık. Göztepe de aman aman bir şey değildi ama, en azından Beşiktaş’tan iyiydi. Hatta; sadece bir kaç santimlik kılpayı ofsayt farkıyla, güme giden golleri bile var.
***
Şenol Güneş’in kafası, şu an yaklaşan milli takımın maçlarına odaklı... Zaten iki ay sonra Beşiktaş’ı bırakacak. Futbolcular, böyle bir hoca bulduğunda, hemen yelkenleri suya indirirler. Herkes ipin ucundan tutmaya başlar. Beşiktaş’ta da olan-biten buydu sanki...
Ama ikinci yarı; devre arasında yenilmiş fırçalar ya da edilmiş nasihatlar yüzünden olmalı, bitkisel hayattaki Beşiktaş tekrar yaşama döndü. Anında gol geldi.
Sonrasında, gene pek iyi değildi ama; en azından maçı aldı.