İsrail’in Gazze müdahalesiyle BM’nin ne işe yaradığı, daha doğrusu işe yarayıp yaramadığı sorusu bir kez daha gündeme girdi. Başbakan Erdoğan BM’yi Gazze’deki insan kıyımı karşısında kayıtsız kalmakla suçladı. Pek çok kanaat önderi de BM konusundaki hayal kırıklıklarını okuyucu, izleyici ve dinleyicileriyle paylaştı.
Belli ki beklenen BM’nin daha önce hiç yapmadığı bir şeyi yapması ve İsrail’e karşı yaptırım kararı almasıydı. Oysa BM’nin böylesi bir kararı alacak organı olan Güvenlik Konseyi’nin veto yetkisine sahip beş daimi üyesinin neredeyse tamamı İsrail yanlısı. Bundan önceki performanslarında da bu türden bir beklentinin oluşmasına ve gerçekleşmemesi yüzünden hayal kırıklığı doğurmasına neden olacak hiçbir emsal bulunmamakta.
***
Evet, BM’nin 1945 yılında temelde uluslararası barış ve güvenliği korumak, insan haklarına saygıyı sağlamak iddiasıyla kurulduğu doğru. BM Şartı’nın giriş kısmında ve ilk maddesinde bu iddia hedefler ve amaçlar olarak kayda geçmiş. Ancak ne yazık ki kurucu iradenin uluslararası barış ve güvenlikten anladığı bir dünya savaşının daha çıkmasını önlemek.
Bu yüzden Şart’ın ilk maddesinin dördüncü paragrafında BM’nin politikaların uyumlaştırılacağı bir merkez olduğu vurgusu yapılmış. Ayrıca hemen her konuda karar yetkisi Güvenlik Konseyi’ne bırakılmış, beş daimi üyesine aklınıza gelebilecek her konuyu veto etme imkanı tanınmış. Üstelik de 25’inci maddesiyle üye devletlerin tamamının GK kararlarına uyacakları taahhüt altına alınmış.
BM sisteminin bizim beklediğimiz gibi çalışması, insanların güvenliğini ve haklarını garanti altına alması baştan beri imkansızdı. Soğuk Savaş çıkmamış, Sovyetler Birliği ile parçası olduğumuz Batı bloğu arasında gerilim yaşanmamış olsa da bu sistem çalışmayacaktı. Çünkü bencil devletler dünyasında böylesine bir ortak güvenlik mekanizmasının çalışması teorik olarak dahi olanaksızdı.
BM onu kuran siyasi aklın çıkarlarına hizmet eden, güç dengelerini kollayan, iletişimsizlik yüzünden dünya savaşının çıkmasını engelleyen bir örgüt olarak kaldı. Ancak çıkarlar örtüştüğünde, beklentiler kesiştiğinde kararlar verebildi. Bazen barışçıl çözüm yöntemleri önerdi, bazen de Şart’ın 7’nci bölümünde öngörülen yaptırım tedbirlerini uyguladı.
BM, biz ne dersek diyelim bundan sonra da değişmeyecek. Onu kuran ve yöneten beş büyük devletin siyasi iradesinden ve gücünden bağımsız bir örgüt olmayacak. Suriye’de 170 bin kişi öldükten, milyonlarca insan yerinden edildikten sonra en fazla insani yardım kararı alacak. İsrail için başkanlık açıklamasıyla yetinecek. Olsa olsa barış gücü operasyonlarıyla çatışmayı sınırlamaya çalışacak.
Böylesi bir olasılık yok ama Türkiye Güvenlik Konseyi daimi üyesi olsa bile sonuç değişmeyecek. Diğer üyeler yine alınacak kararları ellerindeki veto yetkileriyle bloke edecek. Rusya Suriye için hayır diyecek, Amerika İsrail için. Biz de büyük bir olasılıkla bir başkası için. Yeni bir dünya savaşı verilip bu beş dev ülke mağlup edilmedikleri takdirde bu düzen böyle sürüp gidecek.
Böyle bir savaş verildiği taktirde de zaten yaşanacak nükleer felaketin ertesinde dünya diye bir şey kalmayacağı için düzenin değişmesine ihtiyaç duyulmayacak. Bana öyle geliyor ki bizim yapmamız gereken mucizelerin, felaketlerin gerçekleşmesini beklemek yerine inisiyatif almak, elimizdeki imkanlar ölçüsünde dünyanın daha yaşanabilir, daha az sorunlu bir yer haline gelmesi için gayret sarf etmek, sorunlara barışçıl çözümler üretmek.
***
Türkiye zulüm karşısında tabii ki tarafsız kalamaz, kalmamalıdır da. Fakat tarafsız kalmamak politika üretmemek anlamına gelmemelidir. Politikalar da her alanda olduğu gibi bu alanda da zemindeki gerçeklere, elimizdeki imkanlara dayanmalıdır. Gazze müdahalesi karşısında da elimizdeki en büyük imkan Başbakan Erdoğan’ın Hamas üstündeki etkisidir.
Bu etkiyi Türkiye isterse Cuma günü Cumhurbaşkanı Gül ve Başbakan Erdoğan ile uzun uzun konuşan Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas’ın önerdiği gibi, Hamas’ın 2012 koşullarında bir ateşkese razı olması için güce, ikna yeteneğine tahvil edebilir. Türkiye’nin İsrail’le ilişkilerinin gergin olması siyasi inisiyatif geliştirmesine engel değildir. Görebildiğim kadarıyla geliştirmektedir de...