Büyük bir strateji olarak gördüler, her ideolojiden bir tutam kattıkları masa ittifakını. Zannettiler ki bu öyle bir strateji ki bu, bu sefer kazanacağız.
Sonuç çok büyük bir hayal kırıklığı oldu. Seçmen öfkeli, parti teşkilatları hesap soruyor. Ortada büyük bir fatura var ama ne faturayı üstlenen oldu ne de adlı adınca yenilgiyi kabul edip muhasebesine oturan.
Yanlış iliklenen ilk düğmeyi dönüp düzeltmezseniz gerisi de yanlış olur. Binanın temelini sağlam yapmazsanız gün gelir başınıza çöker. Masaya koydukları ittifak formülü yanlış iliklenen ilk düğmeydi. İttifak yapmanın kendisinin yanlış olduğundan söz etmiyorum. Sonuçta artık yasal zemini de olan bir usul haline geldi ittifak. Cumhur İttifakı'nda çalıştıysa Millet İttifakı'nda da pekâlâ çalışabilirdi.
İttifaka "stratejik" bir mahiyet yüklemek belki de birinci hataydı. Strateji kavramını kullanmasalar da seçmenden beklenen "stratejik oy kullanma" davranışı; gerçeklik, beklenti ve olasılıklar çerçevesinde hem uçurum oluşturdu hem de inandırıcılık sorunu yarattı.
Stratejiyi kapsamlı, planlı, girdileri çıktıları hesap edilmiş, sonraki adımları planlanmış ve sonuca yavaş yavaş götürecek köklü değişimler için kullanabiliriz. Kemal Kılıçdaroğlu ile CHP'de gerçekleştirilmek istenen değişimi anlatmak için uygun bir kavram olabilir strateji. CHP'de yaratmaya çalıştığı değişim kimilerinin, "Partiyi tanınmaz hale getirdi" dediği kadar var. Ancak orada da amaçlananın doğru planlandığını düşünmüyorum. Zira seçmeni radikalleştirerek bir parti örgütünü her kesimden oy alabilen bir yapıya dönüştüremezsiniz. Kemal Kılıçdaroğlu CHP'yi sözde halkı kucaklayan bir partiye dönüştürmek için yola çıktı, ya da amacının bu olduğunu deklare etti ama tam tersine nefret siyaseti yaptı.
Dolayısıyla 6'lı masa formülü halkta inandırıcı, güven verici bir algıya kavuşmadı.
Bir başka yanlış; kaybettirmek üzerine kurulu bir taktik ile yola çıkmaları oldu. Strateji oluşturamamalarının, güven vermemelerinin ve bugün izlediğimiz kavga dövüşün sebebi de bu. "Kaybettirdiniz, tamam, ya sonra?" Bu sorunun ne kadar önemli olduğunu hesap etmediler. Gizli anlaşmalarla para aktardıkları medyadan ve trol hesaplardan yansıyan sahte verilerle kamuoyunu kandıramadılar ama belli ki kendilerini kandırdılar.
Bir yıldan fazla süren ittifak toplantılarından, sade suya tirit kabilinden içinde elle tutulur hiçbir şey olmayan iki protokol yansıdı kamuoyuna. Onun dışında bir de yazışmaların kaç punto ile ve hangi karakterle yapılacağı gibi konularda mutabık kaldıkları bilgisi...
Esasa ilişkin her konu gizli kapaklı yürütüldü. Biz zannettik ki sadece kamuoyundan gizliyorlar. Seçimden sonra anlaşıldı ki birbirlerinden de gizliyorlarmış. En başta birbirlerini kandırıyorlarmış. Kandırıldıklarını anlayınca "İyi ki Kılıçdaroğlu kazanamamış" demeye başladılar. Çok büyük bir utanç. İki kelimesinden biri demokrasi olanların seçime gizli anlaşmalarla girmelerinin elbet bir maliyeti olacaktı.
Bir slogan olarak afili duran, "Birleşe birleşe kazanacağız"ın muhalefeti getirdiği son nokta ortada. Dağılan sadece masa olmayacak gibi.
Dört küçükler alacaklarını aldı ve arkalarına bakmadan uzaklaştılar.
Yerel seçimde masa kurulursa bakarız havasındalar.
Meral Akşener'in ne yapacağı ise belirsizliğini koruyor. Açıklamalarına bakıp CHP-HDP ittifakında yer almaz, hatta direksiyonu Cumhur İttifakı'na kırdı galiba diyesiniz geliyor... Ancak geçmiş davranışlarını hatırlayınca yorum yapmak için çok erken. Ayrıca ben Akşener'in bu çıkışlarının el yükseltmek dışında bir anlamı ifade etmediğini düşünüyorum.
HDP'ye gelince; "CHP bize mecbur" rahatlığındalar.
Hülasa "Birleşe birleşe kazanacağız" formülü şişede durduğu gibi durmuyor.
Formül tutmadığı gibi seçimden sonra yan etkileri baş gösterdi. Masanın dağılması bir yana CHP'yi de bölünmenin eşiğine getirdi.
Yanılmıyorsam Kılıçdaroğlu'nun İBB adayı olduğu zamandan kalan bir şarkı, "Kılıçlar çekildi, bu bir düello".
Şimdi kılıçlar ona karşı çekilmiş durumda.
Her ne kadar 13 yıldır dizayn ettiği CHP'de, delegelerin Kemal Bey'in arkasında duracağı söylense de, partinin A takımının İmamoğlu ile gizli toplantılar yaptığı ortaya çıktı.
"Kılıçdaroğlu CHP'yi birleşe birleşe bölünmenin eşiğine getirdi" dersek abartmış olmayız sanırım.