Bir topluluk düşünün, kendi varlığını tehlikeye atacak hatta daha fazlasını göze alacak kadar yüksek bir motivasyonla saldırıyor. Hedef, kural, hukuk gözetmeden benzersiz bir adanmışlıkla hücum ediyor.
Konuşmamız gereken siyaset, hukuk, istihbarat veya cemaatten daha çok bu yüksek bir arzu ve adanmışlık halidir. Nasıl olabiliyor da bir liderin etrafında 40 yıldır örülen bir hareket 40 güne kalmadan bütün dini, manevi ve sosyal sermayesini tüketecek bir iştiyakla kendini ortalığa atabiliyor?
Bütün bunlardan şu cümle çıkıyor. “Tayyip Erdoğan yok olsun da biz ne olursak olalım...”
Olup bitenleri başka bir cümleyle izah edebilmek mümkün değil.
Bir hükümeti, o hükümetin tabanını, o tabanın politik, apolitik, sosyal ve manevi bütün bileşenlerini birden hedef alan bir saldırı başka nasıl izah edilebilir? Göremediğimiz, bilemediğimiz, anlayamadığımız bir başka izah olabilir!
Hepimizin itibar edeceği biri çıksın ve cemaatin yıllardır biriktirdiği itibar sermayesini bir hamlede tüketen bu öfkeyi anlatsın bize...
Cemaatten tanıdığımız, bildiğimiz insanlarla konuşuyoruz. Birçoğunun da vaziyeti kavrayamadığını hem sözlerinden, hem de gözlerinden anlıyoruz. Tanıdıkları bildikleri cemaatin, hatta tanıdıkları bildikleri liderin bu olmadığını söylüyorlar. Bir çıkış arıyorlar, “Başka bir sebep olmalı...” diyorlar.
Her şeyden önce de dindar bir hükümete karşı saldırının neye yarayacağını anlamakta zorlanıyorlar.
Evet, birisi çıkıp bunu anlatsın. Ama “Bizim operasyonla, polisle, savcıyla, bürokrasiyle, bankayla, parayla, pulla işimiz yok” demeyecek birisi...
Çünkü, bırakın 17 Aralık’ı, 7 Şubat’tan beri “Bizim olanlarla ne ilgimiz var...” diye başlayan cümlelerin arkasını kimse dinlemiyor.
Türkiye’nin samimi, ciddi ve dürüst bir izaha ihtiyacı var.
Cemaat neden itibarını bitirecek bir darbeye girişti?
Hükümeti devirmek veya yaralamak neden bu kadar vazgeçilmez bir amaç haline geldi?
Neden, hiçbir dost ikazı duymadan sadece Türkiye düşmanlarının işine yarayacak bir yol haritasından zerrece sapılmadan ilerleniyor?
Kendi tabanlarından, kendi parçaları olan binlerce saf, temiz, ahlaklı insanın başını öne eğdirmeyi göze alan bu öfke neden?
Bir an için o saf insanların yaşadığı hayalkırıklığını da geçelim...
Peki, yıllardır, bir şekilde kazanmaya çalıştıkları, ticaretlerinin parçası haline getirdikleri iş adamlarını bile bugün şaşkın gözlerle ortaya saçmayı göze alacak kadar hiddeti kabartan şey nedir?
Topyekün bütün dindar çoğunluğun sevgisini ve bilhassa o büyük kitlelerin cemaate karşılıksız sunduğu “meşruiyet”i bir kalemde silmek pahasına, Erdoğan’ı yok etmek, Erdoğan’la birlikte onun dünyasından insanları; şirketlerine, vakıflarına, derneklerine, hayır kurumlarına varıncaya kadar hedefe koymak, neden?
Birisi, vakit geçmeden bunu bize anlatsın.
Yoksa, geride bıraktığı/bırakacağı büyük hasarla birlikte 17 Aralık saldırısı sebebi en çok merak edilen vak’alardan birisi olarak tarihe geçecek.