Herkese sevdikleriyle birlikte huzurlu bir bayram dilerim, öncelikle. Vicdanlarımızı rahatsız eden, zihinlerimizin birer köşesini sürekli meşgul eden tüm sorunlar uzak olsun hepimize. Huzur, en çok aradığımız, en çok özlediğimiz duygu.
Kimin hayatında dert tasa yok ki huzur içinde olsun diyeceksiniz... Bir de bizi doğrudan etkilemese de insan olarak ilgilendiren ve üzen olaylara tepkilerimizi ekleyin... O yüzden bu bayram ve her bayram, hala ellerini öpebileceğiniz büyükleriniz sağ ise, size kucak açan, başınızı omzuna yaslayabileceğiniz yakınlarınız var ise, sağlıklı iseler, özgür iseler, tehlikede değillerse, yerlerini biliyorsanız, haberlerini alabiliyorsanız mutlu olun. Aynı mutluluğu siz de herkes için dileyin. Kimseyi düşman, hasım, rakip diye görmeden, diğerkam olarak.
Türkiye'de her şeye sinirlenerek, öfkelenerek, her şeyden şikayet ederek, her şeyi ihmal ederek, sürekli birbirimizi suçlayarak, kınayarak, her fırsatta ağız dolusu hakaret ve küfür savurarak, sıkıştığımızda hiç arlanmadan yalana, bilinçli bir unutkanlığa başvurarak "yuvarlanıp gidiyoruz". Gündelik hayatımızın en yaygın duygusu "memnuniyetsizlik". En yaygın davranış biçimi "kaytarmak". Siyasetten, ekonomiden, trafikten, futboldan, çalışma koşullarından, evlilikten, çocuğun okul durumundan, hatta son zamanlarda film festivali sonuçlarından memnun değiliz. Ama üstlendiğimiz asıl sorumluluklardan kaytarmaya da fena halde meyilliyiz.
İstatistiklere bakılırsa küçük sorunlar yüzünden biz mütemadiyen muhalefet halindeyken yüzlerce cinayet işleniyor, yüzlerce kadın tecavüze uğruyor, yüzlerce çocuk beslenme yetersizliğinden ölüyor...
Elektriğim, internetim, telefonum, akan suyum, toplu taşıma araçlarım, ocağım, buzdolabım, içinde yemeğim, başvurabileceğim bir hukuk sistemim olduğu için dünyanın en şanslı insanlarındanım. Siz de o şanslı azınlığa dahil olup olmadığınızı ölçmek ister misiniz? Evinizde, kentinizde başınıza bomba yağmadan oturabiliyorsanız... Alışverişe çıktığınız pazarda iki ateş arasında kalmıyorsanız... Sırf doğumdan gelen özellikleriniz yüzünden ayrımcılar tarafından bir tehdit kabul edilmiyorsanız... Kaderinizi değiştirmek için göç ettiğiniz ülkede her an sınır dışı edilmek korkusuyla kaçak yaşamıyorsanız... Bir afetin yol açtığı yıkımın acılarını hala çekmiyorsanız... Hiç dinmeyen bir sefaletin ve şiddetin içine doğmuş ve adalet nedir bilmeden ömür doldurmuyorsanız... Tedavi edilemeyen bir hastalığın pençesinde inlemiyorsanız... Yeterli yiyecek, barınak ve güvenlik olmadan yaşayıp giden milyarlarca insandan biri değilsiniz! Olmadığımız için mücadele gücüne de sahibiz! Her birey biraz diğerkam olsa dünya çok başka bir yer olurdu.
Pireyi deve yapmadığımız sürece "çoğunlukla" halimize şükredeceğimiz hayatlar süreriz bu bereketli topraklar üzerinde. Süreriz de vardır bir paylaşamadığımız, o yüzden huzurumuz yoktur. İşlediğimiz ama kabul etmediğimiz suçlar ve kabahatlerin izlerine basa basa yol aldığımız, onları ısrarla tekrarladığımız ve düzeltmemiz gereken hatalarda önceliği buna vermediğimiz için belki de hiç huzur bulamayacağız... Ne dürüst ne diğerkam olabildiğimiz için. Siyasette de böyle bu gündelik hayatın en basit ayrıntılarında da. Önceliklerimizi bir türlü doğru belirleyemiyoruz, o yüzden de huzur eksik hayatımızda.