Türkiye çok fazla ciddi konuları çok fazla konuşuyor. Arada sırada da daha layt konuları gündeme getirmek lazım galiba.
Aslında layt dediğimiz konuların ne kadar layt olduğu da tartışılmalı.
Bugünkü yazımda ekranları ve dolaylı olarak da RTÜK’ü ilgilendirmesi gereken iki konuya değinmek istiyorum.
RTÜK ülkemizde maalesef ve maalesef hep cinsel içerikli sınırlamalarla gündeme geliyor ama kanımca çok daha önemsenmesi gereken başka detaylar var.
Birincisi reklamlarla ilgili.
Reklamcı değilim, konunun içeriğiyle ilgili söyleyecek çok fazla şeyim yok.
Ama, ekranlarda reklamlara geçildiğinde sesin otomatik olarak yükselmesi/yükseltilmesi gerçekten çok çirkin.
Çirkin olduğu kadar da rahatsız edici.
RTÜK’ün bugüne dek bu konuda etkin bir önlem alamamış olması da düşündürücü.
Bu konu evrensel bir sorun zira yanılmıyor isem iki, üç sene önce ABD Kongresi bu konuda bir karar aldı, tüm eyaletlerde uygulanma mecburiyeti getirdi, yani federal bir karar, ekranlarda reklamlara geçildiğinde ses yükselmiyor artık.
ABD’li tüketici için sağlanan bu rahatlığı RTÜK ya da yasa gerekiyor ise bizim TBMM bizlerden neden esirgiyor?
Reklam lobileri bu kadar mı etkili?
Reklamlar başlayınca sesin otomatik olarak yükseltilmesi karşısında kendimin salak yerine konulduğunu düşünüyorum.
RTÜK bu konuda etkin bir karar almaz ise kendime reva gördüğüm bu sıfatı başkaları için kullanmaya başlayacağım.
İkinci konu dizilerle ilgili.
Bir dizinin bir kanalda yayına başlaması bu kanalın tüketicisi ile yaptığı bir tür bir kontrat niteliğindedir.
Bir dizi başlıyor, herkesin beğenileri farklı farklı olabilir, izlemeye başlıyorsunuz, hoşunuza da gidiyor, başkalarının, çoğunluğun da hoşuna gitmiyor olabilir, iki, üç, dört dizi izliyorsunuz, zamanınızı buna ayırıyorsunuz, başka bir özgür zaman kullanım tercihi yerine, bir diziyi izlemeyi tercih ediyorsunuz.
Ama, dördüncü haftanın sonunda bir bakıyorsunuz, reytingler çok iyi değilmiş diyorlar ve diziyi yayından kaldırıyorlar.
Böyle saygısızca bir yayın politikası olamaz.
Bu meselenin piyasa ekonomisi ile falan hiç ilgisi yok, tüketici tercih etmedi diye başlatılan bir diziyi hiçbir kanal yönetiminin belirlenen sayı tüketilmeden yayından kaldırmaya hakkı olamaz, en hafif deyimiyle tüketiciye büyük saygısızlıktır, hatta hırsızlıktır.
Hırsızlık diyorum zira belirli bir diziyi izlemeye başlayan, zaman ayıran insanların zamanı çalınmaktadır.
Okumaya başladığınız bir romanın birileri tarafından kitabın yarısında elinizden zorla alınması gibi bir şey.
Daha da kötü zira bu romanı başka bir yerden tekrar temin edebilirsiniz ama diziyi bir daha başka yerden temin olanaksız.
Yayıncı kuruluş başladığı bir diziyi belirli bir sürede tamamlamakla mükellef olmalıdır.
Piyasa araştırması iyi yapılmalı ve risk alınması bilinmelidir.
RTÜK’ün dahil olduğu tartışmaları bir hatırlayalım.
Büyük çoğunluğu ahlaki konularla sınırlıdır.
RTÜK ahlak bekçiliğini bazen bir kenara koyup, daha ciddi konularla da ilgilenmek zorunda.