Aman Allahım! Başımıza taşlar yağacak. Ortalıkta öyle bir hava estiriliyor ki, biz “nankör kullar” başımıza gelen iyi şeylerin kıymetini galiba bu sefer de bilemedik.
Bu toplumu içinde bulunduğu lanetli durumdan -darbelerden, jitemden, vesayetçi sistemden, faili meçhullerden- kurtarması için gökten zembille inen ÖYM’lerin ve kimseciklerden korkusu olmayan süper güçlü savcıların ve hakimlerin değerini anlayamadık!
Eğer ÖYM’ler giderse, başımıza nelerin geleceğini, duvarlar anlıyor biz anlamıyoruz!
Anlayacağınız ÖYM’ler kaldırılırsa Fredi’nin Kabusu geri dönecek!
Özel Yetkili Mahkemeler kalkarsa, Türkiye doksanlı yıllara geri dönecekmiş!
Yargılamalarda kaos yaşanacak, soruşturmalar sekteye uğrayacak, yeni faili meçhullerimiz olacak, darbeciler geri gelecekmiş!
Uzmanlarımıza göre bununla da bitmiyormuş ÖYM’lerin kaldırılmasıyla başımıza gelecekler, sadece önemli davalarımız değil, bütün hukuk sistemimiz olumsuz etkilenecekmiş!
Hatta sokaklar çetecilere teslim olabilir, yolsuzluk ve uyuşturucuyla mücadele zorlaşırmış!
Demokrasi gider, vesayet geri gelirmiş!
ÖYM’lerin kerametlerini saya saya bitiremeyenlerin, “ben de özel izinle yargılanmak istiyorum, annemden izin alınsın “ laubaliliklerini gördükçe daha ciddi bir yazı yazamazdım..
Bir kendimize gelelim arkadaşlar!
ÖYM’ler kaldırılırsa “Türkiye kaybeder” çığırtkanlığı herşeyden önce siyasi iradeye yapılan en büyük haksızlık, saygısızlık ve güvensizliktir.
Cuntacılar dün de vardı, bugün de var.
Bu ülkede yıllardır iktidarlar geldi geçti, o dönemde de savcılarımız, hakimlerimiz hepsi yerlerindeydiler, bu ülkeye paraşütle inmediler.
Yıllardır bu ülkede darbeler yapıldı, ihtilaller yapıldı, muhtıralar verildi, ülke yolsuzluklar içerisinde boğuldu. Asker-medya-sermaye işbirliğiyle yapılan katakulliler ortadayken, hakimlerimiz savcılarımız güzellik uykusuna mı yatmışlardı?
“12 Eylül darbecileri yargılansın” diyerek ilk kez soruşturma başlatmaya kalkışan savcı Sacit Kayasu’nun başına gelenleri sağır sultan duydu bu ülkede...
Ne oldu da birdenbire bu savcılarımız birdenbire cesaretlenip “bu ülkenin çektiği yeter gayri” deme cesaretini gösterdiler, darbecilere, cuntacılara, vesayetçilere, çetelere karşı?
Hani bütün bu söylenenlere bakınca, verelim ellerine ülkeyi ÖYM’ler yönetsinler diyesi geliyor insanın!
Yani bir hususu eleştirirken, bunun arkasındaki “güçlü siyasi iradeyi” görmezden gelmek nasıl bir akıl yürütmedir anlamıyorum...
Darbecilerle mücadale etme kararını veren, geri adım atmayan, bu ülkedeki siyasi iradedir beyler. Belki daha doğrusu, her türlü baskıya, kapatma tehditlerine rağmen o siyasi iradenin arkasında duran bu millettir!..
Ergenekon, Balyoz, Oda Tv davaları, Türkiye’nin vesayetçi sistemden kurtulması için Türkiye açısından önemli davalardır.
Bu davalar başladığı andan itibaren de tüm dünyanın gözü Türkiye’nin ve bu davaların üzerinde oldu. Türkiye demokratikleşme yolunda attığı adımlarda ve demokrasi rayına oturabilmesi için darbecileriyle hesaplaşma ve yargı önüne çıkartma sürecinde uluslararası bir destek gördü.
Ancak yine bu ÖYM’ler ki, kamuoyunun neredeyse tamamının desteğini almaya başlamışken bu davanın ciddiyetine gölge düşürdü.
Tutuksuz yargılanabilecek insanların tutuklu yargılanması, Zekeriya Beyaz’ı tutuklamaya vardıracak kadar işi sulandırması, yok yere Kemalist-Ulusalcıların gözünde kahramanlar yaratması, bir taraftan adalet kavramına zarar verirken diğer taraftan kamuoyunda yarattığı keyfi uygulamalar algısıyla davayı itibarsızlaştırdı.
Kişilerin mahrem hayatlarının ortalara dökülmesine sebebiyet verecek telefon dinleme kayıtlarının peynir ekmek gibi ortalığa dağıtılıyor olması halk üzerinde ciddi korkular oluştururken, polis devletine gidiyoruz algısını pekiştirdi.
“Önce tutuklayalım sonra delil toplarız” mantığıyla yürütülen davalar, birçok insanın belki de haksız yere yıllardır tutuklu kalmasına yol açtı.
Demokratik kültürümüz henüz yeni yeni yerleşirken, bu süreçte kimi zaman polis, kimi zaman da yargı, verilen özel imtiyazları suistimal edip kendini devletin idarecisi zannetmeye başlıyor.
Kanaatim odur ki, bu ülkede ilk kez bir siyasi irade, bu devleti milletten aldığım yetkiyle ben yönetiyorum diyor. Yeni yeni zihinlerindeki ideolojik blokları yıkıp demokratik kültüre geçmeye çalışırken de, kurumlarını da yeri geldiğinde hizaya getiriyor.
Hepsi bu..