Bir banka müdürünün öncülüğünde, futbol dünyasındaki önemli isimlerin dolandırıldığı dava ile ilgili her gün yeni bilgilere ulaşılıyor. Dolandırıcılığın boyutlarının 50 milyon Euro'nun üzerinde olabileceği iddia ediliyor. Dolandırıcılık eyleminin merkezinde, yolu Florya'dan geçmiş eski ve yeni birçok futbolcu var. Muslera, Emre Çolak, Arda Turan, Semih Kaya, Selçuk İnan, Emre Belözoğlu bu isimlerden sadece birkaçı. Hepsinin ortak özelliği, Galatasaray yıllarında söz konusu banka müdiresi ile tanışmış olmaları. Yine bu dolandırıcılık eyleminin mağduru futbolcular, Fatih Terim'in referansı ile bu fona yönlendirildiklerini iddia ediyorlar. Fatih Terim ise dosyada şikayetçi değil. Yani dolandırılmamış! Bankanın üst düzey yöneticilerinin de isimleri suç duyurularında geçiyor. Bizim ise dikkatimizi çeken husus, ismi geçen bazı futbolcuların yatırdıkları paranın çok üstünde bir parayı zaten geri almış oldukları. Kimi hukukçular bu noktada haksız kazanç suçunun oluşabileceğini ifade ediyor.
Yine Fatih Terim'e çok yakın bir teknik adamın eşinin de dolandırıcılık eylemine katıldığı yönünde BDDK'nın tespitleri var. Bu olay, Türk futbolunun gelişimi hakkında da ipuçları veriyor. On milyonlarca dolar değerinde servet sahibi futbolcular, nasıl oluyor da akla sığmayacak getiri büyüsü ile hayalet bir fona hiçbir kayıt olmaksızın böyle büyük paralar yatırabiliyor? Bu varlıklı futbolcular nasıl oluyor da bu denli büyük yatırımları, abilerinin, hocalarının iki dudağı arasından çıkan söze güvenerek yapıyor? İş hukuki zemine taşınınca çok ünlü avukatların kapısını aşındıran bu futbolcular neden bu yatırım kararını alırken profesyonellere danışmıyorlar? Bunlar akla gelen ilk sorular.
Asıl soru şu; tabiri caiz ise adeta "titan" zinciri oluşturan bu futbolcular, saadet zincirinin kendi arkadaşlarının parası ile işlediğini anladıktan sonra neden "Zarara ortak olalım" demiyor, diyemiyorlar? Hani bunlar kardeşti? İşin içine para girince kardeşlik unutuluyor. Peki Fatih Hoca neden susuyor? Tüm futbolcular onun isminin kullanıldığını, fona girerken ona danıştıklarını söylüyor. Fatih Hoca'nın da bugün tutuklu olan banka müdiresine olumlu referans verdiği anlatılıyor. Abilik, ağalık kültüründen gelen Fatih Hoca'nın da en azından racon ne ise onu yapması gerekmez mi? Olayın sonu ne olur bilemiyorum. Ancak, kendi parasını almak için, tutuklu müdireyi köşeye sıkıştıran (esasen darp eden) onu yeni kurbanlar bulmaya zorlayan ve kendi alacağını katbekat faiziyle tahsil eden (adı bende saklı) futbolcuya ne olacak asıl merakım bu. Yine parasını almadığı için yaptığı baskının neticesinde bu saadet zincirine eklenen son halkalar Emre ve Arda'nın parası ile alacağını tahsil eden futbolcu, Emre ve Arda'nın yüzüne nasıl bakacak bunu merak ediyorum.
Görünen o ki kokuşmuşluk futbol dünyasını her bakımdan sarmış. Kardeşlik, dostluk, arkadaşlık, racon, edep, haya ne kadar tekrar edilirse edilsin, koflaşmış ve anlamsız kelimeler. Ortada mali bir suç var ve suça karışanlar ister fail ister mağdur olsun adeta bir düzeneğin parçası. Dava başlayıp bu kirli ilişkiler yumağı ortaya saçıldığında konuyu daha iyi anlayıp kokuşmayı daha net biçimde görebileceğiz.
Bravo çocuklar
Montella, Türkiye'yi Avrupa Şampiyonası'na taşıyan ilk yabancı teknik direktör oldu. İç sahada hiç yenemediğimiz Letonya karşısında aldığımız galibiyet hiç kuşkusuz muhteşemdi.
Yeni hocası ile millilerimiz çok büyük alkışı hak etti. Statta hiç susmadan A Millileri destekleyen Konyalı futbol severlere de helal olsun. Türk taraftarı böylesi galibiyetlere o kadar hasretti ki, bu maç yüreklere su serpti.
Ne değişti diye düşünüyoruz! O sinmiş, her şeyden çekinen ürkek takım gitti; yerine rakibe gücünü hissettiren, oyunun temposunu tamamıyla elinde tutan bambaşka bir takım geldi. Montella'nın elinde sihirli değnek de yok elbette. Adil forma dağılımı ile ikide iki yaparak gönüllere girmesini bildi.
Bu başarıyı birkaç kelimeyle özetlersek: Formda oyuncu seçimleri, isimlere bakmadan oluşturduğu kadro tercihleri ve kulübedeki sinerjisi ile Montella diyebiliriz.
Burnu havada, ben yaptım oldu edası ile dolaşan yıldızları bir kenara bırakıp daha çok azim, gayret ve emekle mücadele edecek oyuncuları tercih eden Montella hepimizi sevindirdi.