ABD’nin Mısır’a yıllık para yardımı hâlâ konuşuluyor, ama o yardımın devamının ya da kesilmesinin artık önemi yok.
Üstelik, Mısır’da askeri kadronun ABD’nin elinde olan ve olmayan kartları gayet iyi okuyup harekete geçtiği, -birşey yapamazlar- diye varsaydığı ve bunda da haklı çıktığı anlaşıldı. ABD’nin sessiz kalacağını, sessiz kalmasa da etkisiz kalacağını hesaplamışlar.
Washington neden sessiz kalıyor- sorularına karşılık medyaya verilen bilgiler, Mısır’ın ABD’ye ihtiyacından çok, ABD’nin Mısır’a ihtiyaç duyduğunu gösteriyor.
Öncelikle Mısır’ın bölgede ABD açısından otopark kolaylığı var. Mısır hava sahasını ABD istediği zaman kullanabiliyor. Bu sayede Geniş Ortadoğu’da hareket yeteneği kazanıyor. Ayrıca Süveyş Kanalı’nda ABD savaş gemileri diğer gemilerin önüne geçebiliyor. Normalde gemilerin geliş sırasına göre dizilmesi ve kanaldan teker teker geçmesi gerek. Oradan Basra Körfezi’ne, Hint Okyanusu’na çıkış kolay. Yoksa Afrika’yı dolaşmak gerekecek.
Bir de alçak sesle söylenen: ABD yardımının çoğu yine ABD’ye silah ve malzeme siparişi olarak geri dönüyor. Mısır’a yardım üzerinden ABD içinde istihdam ve ihracat sağlanıyor. Satılan F-16’lar, tanklar hep ABD ekonomisine katkı.
Hatta biri hesaplamış, Mısır gereğinden de fazla F-16 ve tanka sahip. Bir analiste göre Mısır’ın tankları ancak uzaylılar işgale başlarsa işe yarayabilir. Haritaya da bakınca, Mısır’ın dış tehdit için o kadar çok silaha gerek duymadığı anlaşılır. Ancak hem silah satıcısı krediyi veriyor, almamak olmaz. Hem de kapalı rejimlerin silah alımlarında komisyoncu, aracı, ibrikçi, bahşişçi çok olur. Tankı uçağı yollayınca iş bitmiyor. Bakımı var, parçası var, aksesuarı var.
Bölgedeki ABD müttefikleri Washington’a -Sisi’ye dokunmayın- diyor. ABD yardımının kesilmesine karşı Suudi Arabistan ve Körfez zaten Kahire’ye para sözü verdi. Yani ABD yardımının kesilmesi bu durumda Kahire’ye değil ABD’ye zarar verecek.
ABD hâlâ yardım vesilesiyle Mısır ordusuna telkinde bulunabileceğine, askerleri -angaje ettiğine- inanıyor. Bu angaje olmanın konuşmanın, telkinin faydası görülmedi, ama ABD için genelde önemlidir. Sisi de herhalde onu bildiğinden günaşırı ABD Savunma Bakanı Hagel ile konuşuyordu. Bu konuşmaların 1-1.5 saat sürmesinin ana nedeni içerikten çok, Generalin Arapça konuşma ısrarıymış. Sisi ABD’de askeri akademi okumuş, Hagel kadar İngilizce biliyor, ama işi Arapça’ya tercümeye döküp zaman kazanıyor. Angajman var mı? Var...Vesselam!
ABD Dışişleri Bakanı Kerry geçen nisanda Senato’da -ABD olarak son yıllarda o bölgede yaptığımız en iyi yatırım Mısır ordusudur- diye övünmüştü. Yatırım, malum, para koyup daha fazlasıyla geri almaktır. ABD Mısır’a yardımı halen yatırım kapsamında görüyor. Yatırım aracı da Mısır ordusu.
Ancak yatırımın halen ABD’den götürdüğü, getirdiğinden fazla. Kahire’ye giden senatörlerden McCain, ABD’nin Mısır’da ilkeli duruş göstermemesi nedeniyle Ortadoğu’da zaten düşük olan kredibilitesinin daha da düştüğünü, hepten kredibilite kaybettiğini söyledi. McCain: ‘2009’a göre bizden daha çok nefret ediyorlar ve daha az saygı duyuyorlar’ dedi. 2009’da hatırlayan varsa, Obama İslam dünyasıyla yeni sayfa açmıştı.
Kahire’ye giden diğer Senatör Graham görüştükleri General Sisi’de -İktidar sarhoşluğu- işaretleri görmüş... İki senatör Kahire’de kan dökülmeden önce çözüm pazarlığına girdiklerini ve başarı umudu varken, Dışişleri Bakanı Kerry’nin -Ordu demokrasiyi kuruyor- açıklamasıyla çabalarının sonuçsuz kaldığını anlatıyorlar. Yine yatırım meselesi.
Mısır’da ABD’nin (ya da AB’nin) etkisi darbenin belki ilk günlerinde vardı, artık yok. Zımni desteği verdiler, fazlasına gerek kalmadı. Hatta şimdi Ordu -ABD ve AB yardımını reddediyoruz, almayacağız- diyebilir, Mübarek-Nasır rejimi olma yolunda içeride puan kazanır. Zaten silah, mühimmat ya da gaddarlıktan yana bir eksikleri yok. Mısır’da ordunun kan dökmesi bilinçli bir tercih. Sisi de kâr-zarar yatırım hesabı yapıp tetiği çekti. Senatör McCain Kahire yönetminin anti-Amerikancı hava körüklediğini söylüyor ve Mısır için -Cezayir senaryosu- öngörüyor.