17 Aralık’tan beri neyi konuştuğumuzu anlamak için biraz daha objektif olmamız gerekiyor. En başta da seven sevmeyen, destekleyen nefret eden herkesin zihninden bir an için olsun Tayyip Erdoğan’ı çıkarması gerekiyor. Erdoğan’a karşı sempatik antipatik bir duygu beslemeden paralel yapının biçimlendirmeye çalıştığı Türkiye gerçeğini anlayabilmek mümkün değildir.
Mesele ne sadece Erdoğan meselesidir, ne partisinin, ne de sevenlerinin... Demokrasimiz ciddi ve benzersiz bir tehditle karşı karşıyadır. Demokrasinin tehdit altında olması demek herkesin geleceğinin endişe verici bir hatta bulunduğunu gösterir.
Güçlü bir kudretli bir yapı, sızdırdığı belgelerle bizatihi kendisinin nasıl bir tehlike olduğunu da ortaya koyuyor. Korku salarken aynı zamanda devleti nasıl kullandığını ve nasıl tehlikeli bir güç haline dönüştüğünü gösteriyor.
Başbakanın sabah akşam dinlendiği bir ülke
Dünyanın herhangi bir ülkesinde; demokrasilerde, otokrasilerde, monarşide, diktatörlükte vs. bir başbakanın telefon kaydını çarşaf çarşaf ve sistematik bir şekilde yayınlayan bir ülke gördünüz mü? Böyle bir zaaf yaşayan bir ülke var mı, Türkiye’den başka?
Yine o başbakanın randevu kayıtlarının, görüntülerinin medyaya sızdığı bir başka ülke var mı?
Bu kadar güvenlik zaafı yaşayan bir başka demokrasi yoktur. Bu kadar ülke çıkarı ve milli güvenlik gözetmeyen bir paralel yapı da dünyanın hiçbir ülkesinde yoktur. Türkiye’nin nasıl bir tehlikeyle karşı karşıya olduğunu anlamak için başka delile gerek var mı?
Gerek var diyorsanız konuşalım...
Şimdiye kadar olanları bir yana bırakmak isteyenler bıraksın ama sadece bugün STAR gazetesinde yayınlanan dinleme-izleme listesi bile başlı başına tehdidi ifade etmeye yetiyor.
Binlerce insan; siyasetçi, gazeteci, işadamı, sanatçı, ünlü ünsüz ne kadar hedef varsa hepsi dinlenmiş, kayıt altına alınmış. Bilinenler şu anda sadece 3 bin civarında. İnsan, bilinmeyenleri düşünmek bile istemiyor. Tahminler doğruysa yayınlanan listenin iki katından fazlası var ve orada daha sansasyonel isimler var. Herkesin hayatı büyük bir saldırı altında bulunuyor.
Herkesin hayatına girebilen bir güç
Yolsuzluk, rüşvet, örgüt vs. bu noktada bahanedir. Ülkeyi baştan sona bir Big Brother düzenine sokmaya niyetlenmiş ve bu yolda akıl almaz mesafeler katetmiş bir yapının uzun kulakları ve derin gözleri çalışıyor. Yıllardır çalışıyor...
Toplumun, devletin, yasaların, anayasanın hukuk adına verdiği bütün yetkileri kendi planları için kullanarak çalışıyor.
Yetkili yetkisiz, bilinen bilinmeyen bütün insanların telefonları dinleniyor, işadamlarının kayıtları alınıyor, gazetecilerin nefes alışları bile kaydediliyor. Yetmiyor başbakanın soluk alışı bile izleniyor, Erdoğan için değil ülke için gizli olması gereken her şey kaydedilip yayınlanıyor.
Ne için? Kimsenin kendilerine itiraz edemeyeceği, kimsenin direnemeyeceği, kimsenin sesini çıkaramayacağı bir düzeni kurabilmek için.
Kim iki cümle etmeye kalkacak olsa, demokrasiye destek verecek olsa aba altından sopa gösterebilmek için.
Demokrasi ve hukuk adına kaygı taşıyanlar, ideolojik öfke ve sempatisinden bir an için arınıp bu gerçeği düşünmek zorundadır. Ki, yarın da bu ülkeden demokrasiden söz edebilelim.