BİR KENTİN SİYASİ KİMLİĞİNİN SERÜVENİ
İzmir’in doğma büyüme sosyal demokrat olduğunu söylemiyorlar mı; hayret ediyorum, acaba benim memleketimden mi söz ediyorlar diye…
İzmir’in siyasî tarihini şehir efsanesi haline getirenlere karşı bir çift söz söylemek zamanı geldi de, çoktan geçiyor. 1930’da İzmir ve Ege, Serbest Fırka’yı kucaklamıştı. Meşhur İzmir mitingi ve olayları, hâlâ hatırlanır. Hani şu polis kurşunu ile vurularak ölen çocuğunu Fethi Okyar’ın dizinin dibine koyarak, ‘işte sana bir kurban, gerekirse daha çoğunu da veririz, yeter ki bizi kurtar!’ diyen babanın çığlığının hâlâ kulaklarda çınlatıldığı o mitingden söz ediyorum. İzmir, o sırada Atatürk’ün partisi CHP’nin parti binasını ve gazete matbaalarını taşlayıp, yıkmakla meşguldü. Acaba neden? Herhalde sosyal demokrat olduğu için! Serbest Fırka, belediye seçiminde Bergama’da, Foça’da, Kuşadası’nda, Menemen’de, Seferihisar’da, Urla’da, Buca’da, Kınık’ta, Şirince’de, Armutlu’da belediye başkanlığını kazanmıştı! Foça’da CHP 78 oy alırken, Serbestçiler 820 oy almışlardı meselâ! Başkaca kazandığı yerler de vardı; ama ben sadece Ege’yi yazdım.
İzmir önce DP’nin, sonra da AP’nin
İzmir ve Ege, DP’nin kalesiydi. DP’nin muhalefet yıllarında partinin en güçlü isimleri buradan çıktı. Celâl Bayar da İzmir milletvekiliydi. Dinlenmek için hep Çeşme’ye sayfiyeye gelirdi. 1950 seçiminde İzmir’de CHP % 41 oy alırken, DP % 56 ile seçimi kazandı. Bir sonraki seçimde oranlar % 39’a karşılık % 60 olmuştu bile. DP’nin katıldığı son seçimde oy oranı % 55 idi; CHP’ninki sadece % 42 iken. 27 Mayıs’ın hemen öncesinde Menderes’in meşhur İzmir mitingini yıllar sonra annemden bizzat dinlemiştim. ‘İzmir birbirine girmişti” diye anlatmıştı; sonra muhtemelen benim politikaya olan düşkünlüğümden dolayı, bir uyarı olarak da eklemişti: ‘sonra ihtilâl oldu, astılar; kimseden de ses çıkmadı.’ Politikayla hiç ilgili değildi; ama tecrübesi ile bana politikanın ne olduğunu aktarmaya çalışmıştı. Yıllar sonra 27 Mayıs darbesinden sonra Aydın’da idamları protesto için hiç olmazsa dükkânların kapatılmasını önerenlerin hayal kırıklığını anılar bağlamında okuduğumda, aklıma ilk gelen de annemin yıllar önce bana söyledikleri oldu. 27 Mayıs’tan sonraki ilk seçimde İzmir’de AP’nin oyu % 55, CHP’ninki yine % 40’dı. 1965 seçiminde AP % 62 oy alırken, CHP’ninki sadece % 30’du. Bir sonraki seçimde AP % 53, CHP % 35 idi.
İzmir’in solculuğu sadece birkaç yıl sürdü
Bütün Türkiye gibi İzmir’de de oy oranları 1973 seçimiyle değişmeye başladı. Ecevit’in rüzgârı İzmir’i de etkiledi; bu kez AP % 40’de kalırken, CHP % 44’ü yakalamıştı. Doruk noktası 1977 seçimiydi: AP % 40, CHP % 52. 12 Eylül sonrasında ise bu eğilim sürmedi: 1983’de Necdet Calp’in Halkçı Partisi % 37, Özal’ın ANAP’ı % 35 ve askerlerin desteğini alan Turgut Sunalp’in Milliyetçi Demokrasi Parti % 27 oranını yakaladı. İzmir eski günlerine geri dönmüş gibiydi. 1987’de ANAP % 35’i sürdürürken, Erdal İnönü’nün SHP’si de aynı oranı tutturdu. Demirel’in DYP’si % 15, Ecevit’in DSP’si ise % 10’u ancak yakalayabilmişti. Erbakan’ın RP’si % 2 ile göz ardı edilebilirdi. 1991’de oranlar hızla değişti: Bu kez DYP % 27, ANAP % 25 ve SHP de % 25 idi. DSP % 15 iken, RP hâlâ % 6 idi. 1995 seçiminde bir kez daha Ecevit rüzgârı esti: DSP % 40, CHP % 10 iken, ANAP % 16, DYP % 10, Türkeş’in MHP’si % 11 ve Erbakan’ın FP hâlâ % 5’ti. 2002’de Deniz Baykal’ın CHP’si % 29’u yakaladı. ANAP % 4, DYP % 9 gibi önemsiz oranlara kadar düştü. MHP de düşmüştü: % 8. İlk kez seçime katılan AKP, % 17 gibi kendisinden beklenmeyen oy oranına ulaşmıştı. Ama bir de sürpriz vardı: Bugün artık yurt dışında yaşayan Cem Uzan’ın partisi Genç Parti, % 17’nin üzerindeki oy oranı ile patlama yapmıştı. Yanlış hatırlamıyorsam, partinin bu oy oranı Sakarya’dan sonra Türkiye’deki en yüksek oy oranıydı! 2007’de CHP % 35 ile öndeydi; fakat AKP % 30 oy oranıyla hemen ensesinde sayılırdı. MHP % 14, DP % 5’di. Uzan’ın partisi çok oy kaybetmişti, fakat % 7,5 oy oranıyla hâlâ hissediliyordu. Son seçimde CHP % 44’e ulaşırken, AKP % 37’e kadar yükselmişti. MHP % 11 oy oranıyla hissedilir bir seviyedeydi. Hep küsuratları atarak yazdığım rakamlardan sıkılmadıysanız, İzmir’in sosyal demokratlığının sadece bir şehir efsanesi olduğunu anlamışsınızdır demektir. İzmir’de sokakta rast geldiğiniz seçmenlerin yarısından azıcık daha azı CHP için oy kullanıyor. Ama sosyal demokrat olduğundan değil, sadece ulusalcı ve laikçi olduğundan.
Dedem de Serbestçilere katılmış
Çok yakın bir zaman önce annem İzmir’in ilk Müslüman diş hekimlerinden olan dedem Hüsnü Zati’nin de Serbest Fırka’ya katıldığını anlatmıştı. Pek de detaylardan bahsetmeden. Belki yaşı gereğince artık o da hatırlamıyordu. Dedem ben çocukken, babası II. Abdülhamit döneminin ünlü müzisyeni Miralay (albay) Zati Arca’nın elini öperek, bitirdiği diş hekimliğinin ardından nasıl Ankara’ya geçtiğini ve Millî Mücadele’ye katıldığını anlatır, oradan İzmir’e nasıl geldiğini eklerdi. Anneannemi burada bulmuştu; yani İzmir’li oluşumu bu evliliğe borçluyum. Anne tarafım tamamen İstanbulluydu. Tevekkeli İzmir’de pek de akrabamız yoktu. Annemin çocukluğu ve genç kızlığının bir kısmı yazın Suadiye’de Zati Arca’nın köşkünde geçmişti. Bugün tabiî bu köşk artık yok. Ama Bağdat Caddesi’nde ilerlerken Bostancı’ya doğru Zara mağazasının hemen diğer yan köşesinde bulunan bütün parseli tâ denize kadar kaplarmış. Annem öyle anlatırdı. Komşu köşk de veliahta aitmiş; vay! Büyük dedem Zati Bey, İttihatçılar tarafından gerçekleştirilen rütbe indirimi yasasından sonra, rütbesinin binbaşılığa çekilmesinden dolayı çok içerlemiş olmalı. Cumhuriyetle birlikte emekliye ayrılmış. Dedemin evinde onun duvara asılı çok güzel büyücek bir resmi hâlâ gözümün önündedir.
DEMOKRAT İZMİR
Demokrat İzmir’i de yakından hatırlıyorum; adı üstünde, Adnan Düvence’nin DP’yi destekleyen gazetesiydi. DP’nin 46 sonrası muhalefetinin yanındaydı. İzmir’in DP’liliğini simgeliyordu adeta. İzmir’in sıkı demokrat günlerinden kalma sembolizmi taşıyordu. Bugün artık yok; fakat benim gençliğimin hemen başında gazete DP’liliğinden tamamen sıyrılmıştı; sıkı CHP’li olmuştu. İzmir Karşıyakalı ünlü şair ve yazar Attila İlhan bir ara gazetenin genel yayın yönetmeni de olmuştu. Babam Dr. Sıtkı Koçak da 1973’den sonra gazetede arada bir Milliyetçi Cephe hükûmetlerine karşı yazılar yazardı. Ben Demokrat İzmir’i solcu bir gazete olarak tanıdım ve öyle hatırlarım; ama doğuşunda öyle olmadığını da tarihçi olarak biliyorum. Satışı azdı; hatta o kadar ki, İzmir’in en solcu yıllarında bile ortalıkta pek görülmezdi. Sonra kapandı.
‘ASFALT OSMAN’
İzmir’in tercihleri belediye seçiminde de farklı değildi; doğma büyüme İzmirli olarak hafızımda kalan hep AP’li Osman Kibar’ın belediye başkanı olduğu yıllardır. Yani ‘Asfalt Osman’ın. Kibar, 1946’dan sonra DP İzmir il başkanıydı da. Benim çocukluğumda bile İzmir’in yolları henüz asfaltlanmamıştı. Osman Kibar’ın ünvanı buradan gelir; bütün İzmir’i asfaltladı. Alsancak’taki Talât Paşa Bulvarı’nda bulunan apartmanın üst katından bizim caddenin de asfaltlandığını hatırlıyorum. Her yer zift olurdu! Bir de şehre ilk kez trafik lambaları kurulduğunda, hemşerilerimin çok sevindiğini ve artık çağdaş bir şehir olunduğunu anlattıklarını iyi anımsıyorum. Geceleri de güzel görünüyordu ışıklar. Kibar, şehirde çok popülerdi. Alsancak spor salonunda yapılan basketbol maçlarına geldiğinde, o zamanki deyimle şeref tribününde, devre arasında seyircilerin ‘son oyna Osman, sen oyna’ bağırışları ve elle tempo tutmaları eşliğinde, bu ısrarlı ricaları hiçbir zaman kıramaz ve ayağa kalkarak muhakkak göbek atardı! Bugün olsa belki de lâubali sayılabilecek bu sahne, İzmirliler açısından samimiyet ve yakınlık olarak görülürdü. Bir daha hiçbir belediye başkanı da oynamadı! Kibar, 1973’de seçimi kaybetti. Ne onun yerini alan CHP’li İhsan Alyanak, ne de diğerleri şehirde bu kadar popüler olabildiler. Belki Ahmet Priştina, şehrin en popüler belediye başkanlarından biri olabilirdi; ne var ki, maalesef ömrü vefa etmedi. ANAP’tan Burhan Özfatura’nın iki kez belediye başkanlığı (1984-1989 ve 1994-1999) yaptığını da hatırlayalım. CHP’li Yüksel Çakmur sadece bu iki dönem arasında seçilebildi. Erdal İnönü’nün SHP’sinin pek çok belediyede kazandığı dönemde.
ŞEHİR GAZETESİ
İzmir o kadar demokrattı ki, yani DP’liydi ki, ünlü yerel gazeteleri de bu eğilimi hep desteklemişti. İzmir’in ve hatta Ege’nin ünlü yerel gazetesi Yeni Asır, bütünüyle DP’li ve AP’liydi. Sonra Özal’ı destekledi. Benim çocukluğumda ve gençliğimde Yeni Asır girmeyen bir İzmir evi düşünmek zordu. İstanbul’un büyük gazeteleri de ancak Yeni Asır ile birlikte alınırdı. Babam bizim eve Yeni Asır’ın yanında Cumhuriyet ve Yeni Gazete de alırdı. Ben bu üç gazeteyi de okurdum. Cumhuriyet bu sırada solcuydu, fakat Yeni Gazete hayli muhafazakârdı. Fakat bugün bakıyorum ki, hafızamda ciddî bir iz bırakmamış. Yeni Asır, muhafazakâr bir gazete değildi; ancak merkez sağdaki partileri desteklerdi. En önemli özelliği CHP’li olmamasıydı denilebilir. Ecevit’e kesinlikle karşıydı. Genellikle AP yanlısıydı. Halûk Cansın’ın yazıları hep sıkı Demirel’ciydi. On yıl kadar önce anılarını “Unutmaya Kıyamadıklarım” (YKY) başlığıyla da kitaplaştırdı. Gazete o sıralarda yüksek tirajı ile hayli etkiliydi. İzmir’in en sıkı CHP’li olduğu yıllarda da satış çizgisini düşürmedi. Ortada hayli garip bir durum vardı; Yeni Asır okunurken, oylar 1973 ve 1977’de sola verilmeye başlandı. Bizim evde de oylar ben kendimi bildim bileli hep CHP’ye gider, ama Yeni Asır’ın okunmadığı bir gün bile olmazdı! Yeni Asır sonra sonra zamanla etkisini kaybetti. Yeni Asır’ın ‘can can’ sayfası, İzmir dedikodularına meraklı olanların hâlâ hatırlarındadır sanırım.