Zaferler hep büyük devletleri ve büyük orduları aklımıza getirir. Dünyada çoğunlukla üst teknolojiler, büyük ordular ve büyük devletler zaferden zafere koşarlar. Ancak aynı zamanda nice az topluluk da zafere varır, bu zaferiyle tarihi değiştirir. Egemen olanlar, egemen tarihi yazarlar. Bu nedenle herkes tarihi bu egemenlerin anlayışı ile okur ve öğrenir. Kimse istisnai zaferlerin tarihi değiştirdiğini göremez. Hakikaten öyle. Büyük zaferler, istisnai olanlardır. Çoğu küçük topluluklar tarafından gerçekleştirilir. Gazze'de yaşanan da budur.
Gazze, bir şehir. Ülke de değil, devlet de. Ulus devlet hiç değil. Güçlü bir ordusu, büyük bir ekonomisi ve üstün bir teknolojisi de yok. Yok, yok, yok. Ama iki şeyi var: Meşruiyet ve imanın mücadelesi. Bu iki şey, Gazze'yi yoklar içinden var olmaya yöneltiyor. Şehir, barbarlara, egemenlere, güçlülere ve büyük güçlere karşı direnerek ayakta kaldı, düşmanını yendi.
Yenilen kim?
Bir devlet, bir ideoloji, bir dünya sermaye gücü. İsrail, Siyonizm ve dünyayı önünde secdeye götüren bir sermaye. ABD, Almanya, Fransa, İngiltere... Hepsi de Siyonizm'in barbarlığına destek verdiler. Askeri destek veren, silah veren ve gemilerini gönderenler. İsrail, sanki bir şehirle değil de bir Ortadoğu dünyası ile savaşıyor.
Savaşın ve barbarlığın bütün yöntemleri kullanıldı. Şehir tarihin en büyük vahşetleriyle karşılaştı. Aç bırakıldı, tanklarla yıkıp geçildi, mabetleri ateşe verildi, hastaneleri yıkıldı, su şebekesi bozuldu. Çocuklar katledildi, kadınlara tecavüz edildi, erkek esirler soyunarak çıplak bir şekilde herkesin önünde bekletildi. Bir insan ve bir şehrin ruhu ve benliği silinmeye çalışıldı. Katliamlarda, yıkımlarda ve vahşette sınır tanınmadı. Ne BM, ne de AB ne eyvallah dedi İsrail. Arap Birliği sadece baktı. Bir iki toplantı yaparak geçiştirdi.
Nemrut, Roma'yı yaktı, seyrederek zevk aldı. Siyonizm de Gazze'yi yıkarak ve yakarak zevkten kudurdu. Katliam ve barbarlıktan beslenen bir zevkperestlik. Roma hala yaşıyor, ama Nemrut çoktan yok oldu ve sadece kötülüğüyle hatırlanıyor. Nemrut zevki, şehirleri yakan ve yıkanların zevkidir.
Siyonizm'in hazzı Gazze'de icra edildi. Gazze korksun, mezarda yaşasın, açlık ve sefalete mahkûm olsun istendi. Böylece isyanı, direnişi ve var olma ruhu tamamen gömülsün! Bir daha yaşama kudreti bulmasın. Müslüman Gazze tarihten silinsin.
Gazze, direndi. Mezara diri diri gömülmeye teslim olmadı. Kurban olarak her şeyini verdi. Kızını, bebeğini, oğlunu, babasını, evini, ekmeğini... Her şeyi adadı. Sırf Gazze'nin imanlı varlığını korumak ve kurtarmak için. Şehir, İbrahim ruhuyla yaşadı.
Bu haysiyetli duruş dünyaya çarptı. İnsanlar uyandı. Gazze her yerde destek buldu. Dünya metropolleri Gazze diye bağırdı. Bir şehrin direnişi, bütün dünya şehirlerinde yankılandı. Şehirler kardeş oldu. Umudu büyüttüler, diriliş bayrağını taşıdılar. Şehirlerin, kardeş şehirleri için direnişleri ilk defa tarihte bu kadar görkemli bir şekilde yaşandı. Şehirlerin vicdanlı insanları, Gazze şehrini savundular. Şehirlerin ruhu, Gazze'nin ruhuna selam verdi.
Gazze, acılar içinde günlerce gözyaşı döktü, babalar ve çocuklar şahadete gitti. Bebekler sıra sıra kefenleriyle dünyaya elveda dedi. Şimdi umutla diriliyor. Dünya Siyonizm'ine ve İsrail Siyonizm'ine karşı zafere vardı. Dünyaya yeniden iyilerin kazanabileceğini gösterdi. Hakkın, adaletin ve iyiliğin ordulardan, kapitalist sermaye güçlerinden daha büyük olduğunu ortaya koydu. Gazze, Ortadoğu'da onurun şehridir, zaferin şehridir, mücadelenin şehridir. Aksa ruhunun sönmeyen ateşidir!