Kendini Müslüman addeden bütün okuyucularımın Mübârek Kadir Gecesi’ni (Leyletü-l-Qadr) an samîmü-l-qalb kutlarım.
Bu gece Kur’ân-ı Kerîm’in (aslında Qur’ân-ı Kerîm’in) inmeye başladığı gece imiş. Bu hârikulâde gecede edilen duâların sevâbı ise sâir zamanlarda edilen duâların getirdiği sevabdan kat-be-kat fazla imiş.
Hayırlısı neyse o olsun!
***
İSTİRHAM: Bu kavurucu sıcaklarda perîşân olan sokak kedileri ve köpekleri için evlerinizin yakınında bulunan gölgelik yerlere birer büyücek tas su bırakmanız ne kadar güzel olurdu!
Sâdece güzel değil “hayâtî” derecede önemli de!
Zâten “medenî” sıfatına lâyık bir ülkede “sokak hayvanı” kavramı başlıbaşına bir tezâd!
Evcil sınıfına giren hayvanların, ki kediler ve köpekler bu sınıfın ilk akla gelenleridir, birer sâhibi olur!
Bir evcil hayvanın sâhibi demek, o hayvanı/hayvanları, bütün mes’ûliyetleriyle üstlenmiş, onlara bir tür analıkyâhut babalık veyâ ablalık/ağabeylik etme görevini gönüllü olarak benimsemiş kimse demekdir.
Türkçesi “sokak hayvanı” kavramı daha ziyâde, nasıl söylesek, tam medenî değil de “biraz daha az medenî” toplumlara has bir vâkıanın ifâdesidir.
Bu güzelim canlılara yiyecek verme imkânınız olmayabilir. Fakat birer tas suyu bile esirgemek, onları bile bile ölüme mahkûm etmekle eşanlamlıdır!
Gölgede 30/32 derecelere yükselen ısı onları daha da şiddetle etkiliyor.
Böbrek yetersizliğinden acılar içinde telef oluyorlar.
İnsan olsalar buna omuz silkip geçebiliriz. Eziyet görmelerine, toplama kamplarından farksız sözde “hayvan barınakları”na omuz silkebiliriz. Hattâ bedenlerine keyif için mermiler sıkılması ve daha can çekişirken toplu mezarlara fırlatılıp üzerlerinden silindir geçirilmesi de umurumuzda olmayabilir.
Netîceten onlar insan...
Fakat bu zavallıcıklar mâsum!
Onun için lütfen, lütfen...
Birer tas su!!!
***
Eğer bugünü de sayarsak 10 Ağustos cumhurbaşkanlığı seçimine tam 20 gün kaldı.
Bu saatden sonra kimseye bu seçimin ne kadar önemli olduğunu anlatacak değilim.
Kaldı ki şu âna kadar bunun idrâkine varamamış olanlara bundan sonra da ne söyleseniz boş.
Öte yandan bu seçimin müstakbel Yeni Türkiye bakımından bir tür ölüm-kalım meselesi olduğu sarâhaten ortada olduğu için, denklemin “kalım” değil de “ölüm” yanında yer alacaklarını bilen “dâhilî ve hâricî bedhahlar” işe hîle hud’a karıştırabilmek ve o kargaşalıkda “bir kere daha” zeytinyağı gibi üste çıkabilmek amacıyla, akla gelebilecek her türlü PUŞTLUĞA tevessül etmekden geri durmayacaklardır!
Bu vâdîde akıllara durgunluk verici bir mahârete mâlik bulunduklarını da şimdiye kadar defâatle ısbât etmişlerdir.
Bunlar kendilerini dışarıya, yâni kendi dışlarına karşı güvende hissetdikleri zamanlar birbirlerinin gözünü oyarak bir katre daha fazla menfaat sağlama vâdîsinde de tereddüdsüz gözükara unsurlardır ama şimdi hepsini birden ölümcül tarzda tehdîd eden “Yeni Türkiye” tehlikesine (!) karşı omuz omuza saf tutuyorlar.
Lâkin bu kez başaramayarak Türkiye’nin “yeniden” doğrulup kalıbının ülkesi olması hamlesinin önünü kesmeleri pek de kolay olmayacağa benzer, zîrâ “Sarhoş Kafalı Derviş” ayılır gibi oldu.
Eh, ikiyüz sene kafayı çekdikden sonra, değişiklik niyetine bir süre ayık gezmek de fenâ fikir sayılmaz.
Mâmâfih teyakkuz yine de iyidir.