Kaleci Onur’a gönderilen geri pasın kaptırılması sonucu gol yenilmesi, Trabzonspor gibi bir takım için kabul edilemez. Aslında hiçbir takım için kabul edilmez ama, adın dört büyükler arasında geçiyorsa; bu tür acemiliği hiç yapamazsın.
Bordo-mavili oyunculara baktığın zaman, hepsini kaplayan toplu bir girişimcilik ruhu var ama; bunu organize etmede zorlanıyorlar. Yoksa, lakayt oynadıkları için başları dertten kurtulmuyor değil...
Dün gece mesela, sol kanattan sokuldukları bir pozisyonda; çok müsait ve boş durumda olan Burak’a, 10 metre gerisine düşen pas atılıyor. Bu noktada futbol zekası ya da teknik bile gerekmiyor. Ama olmuyor işte... Burak da havalara sıçrayarak bu saçma pasa sinirleniyor ve sert tepki gösteriyordu. Haklı...
Zaten pozisyon bulamıyorsun, bulduğunda da yüzüne-gözüne bulaştırıyorsun.
Burak da, “Neden bu kadar çok ofsayta düşüyorum” diye, kendi özeleştirisini yapmalı... Onun yüzünden, ofsayt kuralı dün yalama oldu. Neyse ki, gol attı da kendini affettirdi.
***
Oysa koca bir devre bittiğinde, Trabzonspor’un tek pozisyonu dışında etkinliği yoktu... Alanyaspor, çok ve seri paslı oyun kurmanın hünerleri içinde; olgun bir görüntü sergiliyordu. Zaman zaman aksasa bile, Trabzon’u zora sokacak ara girişimleri eksik olmuyordu. Oyun stillerini beğendim. Süreklilikleri olsa, ligin 15. sırasına inmezlerdi.
***
Trabzonsporlu futbolcular, belirgin şekilde çok sert oynamadıkları halde; her ikili mücadelede yere düşen taraf oluyor. Ayağa hemen kalkmıyorlar. Bir keresinde Sosa; hiçbir şeyi olmadığı ve o arada oyun devam ettiği halde, 3 dakika yerden kalkmadı. Olmaz!
Trabzon aradan bir saat geçtikten sonra anca uyandı da, maçı kurtarma noktasına geldi. Niye bu kadar geç?