Cumhurbaşkanı Erdoğan ismi üzerinden nice fırtınaları koparanları görüyorsunuz...
Yok “kutuplaşan toplum”, yok “diktatör yaftası”, yok “tek adamlık” lakırtıları...
Dahası üslupsuzluk, seviyesizlik diz boyu!
Ve tamamında, hedefteki isim Cumhurbaşkanı Erdoğan!
Amaç, “Erdoğan düşmanlığı”nı pekiştirmek. Toplumu kutuplaştırmak, nefret tohumları ekmek.
Neden? Çünkü; Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın liderliğinde Türkiye yeniden ayağa kalkıyor.
Yeniden tanımlanıyor.
Hadi Erdoğan’ın cümlesi ile söyleyelim, “İsteseler de istemeseler de bağımsızlaşıyor!”
İşte bu nedenle, muhalefet yapmaktan aciz ana muhalefetin “çarkçı” lakaplı genel başkanının seviyesiz ithamlarına muhatap oluyor!
Yalandan kim ölmüş!
Sıradan bir bürokratken CHP’ye Genel Başkan Yardımcısı olan...
Eline tutuşturulan “dosyalar” ile medyatikleştirilen...
Ardından ahlaksız bir “kaset kumpası” ile alaşağı edilen Deniz Baykal’ın evinin önünde, “Genel Başkanlığa aday olmayacağım” cümlesini kuran...
Ve fakat o cümleyi kurarken bile gizli ajandasında “genel başkanlıktan sonra kimleri tasfiye edeceğini” tasarlayan...
CHP’yi belli bir kliğin ele geçirmesini sağlayan; Kemal Kılıçdaroğlu’ndan bahsediyoruz.
Peki Kılıçdaroğlu ismi bize ne hatırlatıyor?
Her seferinde kendini bile yalanlamaktan geri durmayan “münafıklık davranışları”nı!
Münafıklık dedimse burada kullandığım terim teolojik değil bilinsin isterim.
Münafıklık dini terim olarak, inanmış gibi görünenler için kullanılır. Aynı zamanda bir davranış biçimidir, yalan söylemeyi, inanmadığı fikirleri inanmış gibi söyleme halidir. O nedenle her düşüncenin münafıklığı olabilir.
Bir davranış biçimi olarak münafıklık
Kılıçdaroğlu’nun kullandığı dil ve yaptıkları üzerinden ondaki davranış biçiminin bir münafıklık alışkanlığı olduğunu düşünüyorum..!
Zira, yalan söylüyor, utanmıyor... Rahatsız olmuyor... Yüzü kızarmıyor!
Küfrediyor utanmıyor... Rahatsız olmuyor... Yüzü kızarmıyor!
Haraket ediyor utanmıyor. Rahatsız olmuyor... Yüzü kızarmıyor!
Kendini yalanlıyor utanmıyor. Rahatsız olmuyor... Yüzü kızarmıyor!
Kural tanımıyor utanmıyor. Rahatsız olmuyor... Yüzü kızarmıyor!
İrtifa kaybediyor utanmıyor. Rahatsız olmuyor... Yüzü kızarmıyor!
Utanmadığı gibi bir de hiçbir şey yokmuş gibi bu davranış ve söyleminde ısrar ediyor.
“Şimdi hep birlikte izleyelim” diye cümle kurup, Meclis Grup Toplantısı’nda yasak olan telefon tapelerini izlettiriyor, Kılıçdaroğlu...
“Ananı ...a” diye Cumhurbaşkanı Erdoğan’a alenen miting meydanında küfrediyor, Kılıçdaroğlu...
“Paramız olduğu halde oğlum bedelli askerlik yapmadı” cümlesini kurduktan birkaç dakika sonra, “Paramız olmadığı için kızımın eşyalarını alamadık” diyerek kendini yalanlıyor, Kılıçdaroğlu...
“Hadi Mustafa Kemal Atatürk’ten korkmuyorsun, bari Allah’tan kork” diyecek kadar izanını kaybediyor, Kılıçdaroğlu...
“Sen muhtıra ver biz de sana üstün hizmet madalyası verelim” diye kafasından uydurduğu cümle gazeteci tarafından düzeltilince “Olsun bu benim düşüncem” cümlesi ile olayla düşünceyi karıştırıyor, Kılıçdaroğlu...
Çünkü o, Kağıthane’yi Kağıttepe, Lefter’i kaleci sanıyor!
Bakın bir çırpıda saydığımız ve saya bileceğimiz Kılıçdaroğlu’nun çarkları konusunda onlarca örnek var.
Çünkü o, Kağıthane’yi Kağıttepe, Lefter’i kaleci sanıyor..!
Yürüyen merdivene de tersten binince “alternatif ürettiği”ni zanneden o!
***
Hafta sonu CHP Kongresi’nde Cumhurbaşkanı Erdoğan için ağır hakaretler etti. O hakaretlere Ak Parti Genel Başkanı Davutoğlu, “Fikri yok, hakaret ve küfür ediyor” diye naif bir cevap verdi. Bazı Ak Partililer de Kılıçdaroğlu’na hak ettiği cevabı veriyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 100 bin TL’lik tazminat davası açması da söz konusu.
Lakin Kemal Kılıçdaroğlu’na bu milletin de vereceği bir cevap elbette olmalı.
Zira yüzde 52 oy ile birinci turda millet tarafından cumhurbaşkanı seçilmiş...
Birliğimizin temsilcisi...
Başkomutandan söz ediyoruz!
Çarkçılık, irtifasızlık, hadsizlik bir yere kadardı.
Kemal Kılıçdaroğlu sana CHP’lilerin de diyecek bir sözü olmalı değil mi?
Yoksa CHP Genel Başkanı bir küfürbaz olarak tarihe geçti...
Yazık!