27 Şubat'ta Abdullah Öcalan'ın PKK'ya silah bırakma çağrısının ardından çok önemli bir gelişme daha yaşandı. Suriye Devlet Başkanı Ahmed El Şara ile YPG'nin başı Mazlum Kobani yan yana gelerek bir mutabakat metni imzaladı.
Metne gelmeden önce ifade etmek gerek; Öcalan'ın çağrısının YPG'yi kapsamadığını söyleyenlerin tamamı açığa düştü. İyi ki de öyle oldu. Ancak bir kez daha gördük ki güzel ülkemizde elinde silah tutanlardan daha çok silahlara bel bağlamış bir zümre var. Bunların ne Kürtler ne de Türkiye diye dertleri var. Umalım ki PKK'nın feshi, kaostan, çatışmadan, nefret ve kutuplaşmadan beslenen bu zihniyetin de feshine yol açsın. Zira 2013'teki süreçte PKK'ya "Ne aldınız da silah bırakıyorsunuz" diye akıl verenler, öyle Kandil'in eteklerinde değil "Cihangir Cumhuriyeti"nde takılan tiplerdendi. Süreç onlar yüzünde kesildi diyemeyiz tabii ki ama Öcalan'ı bile "satılmış" bulacak kadar şiddeti kutsayan bir sözde aydın zümrenin varlığı her zaman için olumsuz bir faktördür.
Aynı zümre bu sefer de "Öcalan'ın çağrısı YGP'yi kapsamıyor" diyerek söze girdi. Öcalan'ın mesajını bizzat getiren Sırrı Süreyya Önder'i yalancı çıkarırcasına "YPG dahil değil" 'umuduna' tutunmaya çalıştılar. Ne var ki bizzat YPG'nin başı Mazlum Kobani, Suriye Devlet Başkanı El Şara ile masaya oturunca artık tutunacak dalları kalmadı. Şimdilerde sürece kulp takacak yeni arayışlar peşindeler. Bir kısmı; "Türkiye'deki Kürtler de benzer haklara sahip olur inşallah gibi" şuursuz saçmalamalara başladı bile... Akılları sıra Suriye'de varılan anlaşmayı Türkiye'deki Kürtlere örnek göstermeye çalışıyorlar.
İyi hissettirecekse bu da sorun değil.
***Fikri takip adına hatırlatmak isterim; 27 Şubat'taki çağrıdan sonra "Suriye'de kilitlendi, Suriye'de açıldı" başlıklı bir yazı yazmıştım. 2013'teki çözüm sürecinin sabote edilme sebebi PKK'nın Suriye'deki iç savaşı fırsata çevirme isteği oldu. Şiddet kullanan örgütler, iç savaş ve çatışma ortamını her zaman fırsat olarak görür. Hele de silahı peynir ekmek gibi dağıtan ABD'yi arkalarına almışlarsa...
Türkiye'ye rağmen PKK'nın Suriye'nin kuzeyinde özerk bir yönetime kavuşamayacağını anlamaları biraz zaman aldı. Suriye'deki devrim milat oldu. Suriye'de kilitlenen süreç yine Suriye'de açıldı. Kandil'in, talimata uyacağız açıklamasından sonra YPG'den de benzer bir açıklama geldi ve nihayet El Şara ve Mazlum Kobani arasında Suriye'nin toprak bütünlüğünün vurgulandığı, SDG'nin Suriye Ordusu'na entegrasyonu ve Suriye topraklarının tamamında ateşkesin sağlanmasını hedefleyen, Suriye Kürtlerinin Suriye devletinin asli bir bileşeni olarak kabul edildiği ve vatandaşlık haklarını garanti altına alan 8 maddelik bir mutabakat metni imzalandı.
Bu anlaşma; güneydeki Dürzi ve Batı'daki Nusayri toplulukları vekil güç olarak istikrasızlık kaynağı haline getirmeye çalışanlara da önemli bir mesaj oldu.
Türkiye için, Kandil'den sonra Suriye'de de sona eren PKK, bölgesel istikrar açından da çok önemli. 10 yıl öncesine göre bugün çok daha iyi bir yerdeyiz.
PKK'nın feshi, PKK'yı Türkiye'ye karşı kullanmak isteyen dost görünümlü hasım komşuları da maşasız bırakmış olacak. Suriye'nin istikrara kavuşması tüm bölgeye olumlu tesir edecektir. Tüm bunlar elbette İsrail'in hiç hoşuna gitmiyor. Bölge ülkelerinin ortak güvenlik endişeleri için birlikte hareket etme iradesi göstermesi İsrail'i sınırlandırabilecek bir etki oluşturabilir.
Umalım ki daha da güzel günler yakında olsun.