IPSA, Türkçe adıyla Uluslararası Siyaset Bilimi Derneği, 1949’da kurulmuş çok uluslu bilimsel bir çatı. Sosyal bilimlerin gelişmesine büyük katkıları olan bu kuruluş, ilk dünya kongresini 1950’de Zürih’te yapmış.
Başlangıçta “Batılı” ülkelerden katılımcılarla kimlik bulsa da, ilk kez IPSA 1979’da Moskova’da bir dünya kongresi düzenlemiş. Bugün 3 bin 400 kayıtlı üyesi var ve 52 ülkeden de kuruluşa üye olmuş bilimsel dernek bulunuyor. 6 yıl önce alınan bir kararla, 24. Dünya Kongresi’nin İstanbul’da; 25’incisinin de 2018’de Brisbane’de (Avustralya) olmasına karar verilmiş.
BM’nin Ekonomik ve Sosyal Konseyi (ECOSOC) ve ayrıca UNESCO tarafından da desteklenen bu kuruluş, giderek akademik ve bilimsel kalitesini artırdığından daha fazla ilgi görür hale gelmiş. Bununla birlikte, Ortadoğu ve Afrika ülkelerinden katılımların az olması, yönetim nezdinde tartışmaya değer bir konu olarak ele alınmış ve İstanbul’un seçilmesinde de bu beklenti rol oynamış.
Arka plan
İstanbul tercihinin ne denli isabetli bir karar olduğu, Kongre ilan edilir edilmez açığa çıkıyor ve Orta Asya, Ortadoğu ve Afrika’dan çok sayıda sosyal bilimci başvuruda bulunuyor. Türkiye’deki ulusal komite ise hazırlıklara 6 yıl önce başlıyor; mekan temini, Kongre merkezi ayarlamaları gibi zor ve pahalı lojistik meselelerinin yanı sıra binlerce tebliğ özeti okuyor, yüzlerce panel düzenliyorlar. Hatta ulusal komite, bir ilk olarak Türkiye başlıklı özel panellerin yapılmasını kabul ettiriyor ve 60 panel düzenleniyor. Bu arada gayet tabi diğer ülkelerdeki ulusal komitelerle ve merkez yönetimiyle epeyce meşakkatli müzakereler de yapılıyor.
Söz konusu kongrelerin bir dizi katkısı oluyor. Öncelikle bilim insanları sundukları çalışmalarla “başkalarının” önüne çıkıp kendilerini bir tür sınamaya tabi tutma imkanı buluyorlar. Öte yandan başkaları ne çalışıyor, nasıl çalışıyor, ne diyor onu öğrenip kendisinin nerede olduğunu tartma imkanı buluyor. Ayrıca, meslektaşlar birbirleriyle tanışıyor. Tabi bu arada geldikleri ülkeyi geziyor, öğreniyor ve böylece o ülkenin ya da şehrin tanıtımına büyük bir katkı sağlamış oluyorlar.
Ön görünüm
Türkiye’deki ulusal komite hazırlıklarını sürdürürken ne yazık ki terör eylemlerinin kentlere sıçramasıyla, katılımcılar merkez yönetimine çekincelerini bildiren mailler göndermeye başlıyorlar. Bu konuda en fazla telaşa kapılan ve İstanbul’a gelmenin tehlikeli olacağını savunan da Japonlar oluyor. Güvenlik konusunun gündeme gelmesi, katılımcılar arasındaki tedirginliği artırıyor, bu arada Avrupalı katılımcılar güvenlik konusuna kentlerdeki terörü değil, Suriye savaşını gerekçe gösteriyorlar.
Türkiye ulusal komitesi, İstanbul’un güvenli olduğunu ne kadar anlatmaya çalışsa da, bir kez yerleşen algıyı geri çevirmek mümkün olmuyor. Hatta “Paris ne kadar güvenliyse, İstanbul o kadar güvenli” denmesine rağmen ikna edici olunamıyor. Türkiye ulusal komitesinin Kongre’nin İstanbul’da yapılması konusundaki ısrarı karşısında IPSA merkezi 3 bin 500’den fazla katılımcının güvenliğinin bizzat ulusal komite tarafından garanti edilmesini istiyor. Her katılımcıya bir polis bile tahsis edilse, garanti verilmiş sayılabilir mi? Ayrıca böyle bir düzenekle bilimsel kongre olur mu? Kısacası IPSA, imkansızı istiyor.
Velhasıl sonunda IPSA merkez, ulusal komitenin tüm çabalarına karşın İstanbul’u iptal ediyor. Harcanan bunca emeğe mi yanalım, yoksa yaygınlaşmış algılara mı? Bu olay Türkiye ile ilgili algıları yeniden olumluya dönüştürme ihtiyacına işaret ediyor. Kamu diplomasisinin ne kadar önemli olduğu, bir kez daha açığa çıkıyor.