23 Haziran tarihinde bu sütunda “Sayın Cumhurbaşkanına” hitaben bir açık mektup yayınladım. Eğitim konusunda bir hamle için “Liderlik” yapmalarını önerdim.
Bunu yaparken, geçmişte “Akil İnsanlar” formülünde uygulandığı gibi siyasi yelpazede farklılıkları dikkate almadan çok geniş bir işbirliği bloku oluşturulmasını teklif ettim. Davet edilirse böyle bir seferberliğe katılabilecekleri umudu içinde şu isimleri saydım:
Abdullah Gül, Ahmet Davutoğlu, Ali Babacan, Aziz Sancar, İbrahim Betil, Ali Nesin, Taha Akyol, Ertuğrul Özkök, Ömer Dinçer, TÜSİAD, MÜSİAD... Güler Sabancı, Avni Çelik... Mustafa Ruhi Şirin... Aydın Doğan, Ethem Sancak, Ahmet Albayrak...
Orada şu cümle de vardı:
“Saydığım isimlerin içine kendini yazdırmak isteyen (belki de size siyaseten muhalif) daha pek çok isim olduğuna da adım gibi eminim.”
Bu isimleri bir araya getirirkenki riski biliyordum. Bu isimler içinde “Niye beni bu listeye dahil ettin?” diyenler olabilirdi, burada olmadığı için gönül koyanlar olabilirdi, bu isimleri zikrettiğim için kamplaşma ve savaş öncelikli düşünen çevrelerden tepkiler gelebilirdi. Bu isimlerin Tayyip Erdoğan’ın liderliğine razı olmasından dolayı kendi muhitlerinde tepki göreceğine inananlar olabilirdi.
Yazı yayınlandı.
Hemen söyleyeyim şu ana kadar Sayın Cumhurdbaşkanı’ndan bir karşılık almadım. Görülmedi mi, görüldü önemsenmedi mi, görüldü tepki mi duyuldu, bilmiyorum. Bakalım, bir gün olur, geri dönüşü alırız inşaallah.
Başka tepkilere gelince...
Hemen ertesi gün, Sayın Cumhurbaşkanı’nın iftarında yan yana oturduğumuz ve eğitim üzerine sohbetler yaptığımız Konya Milletvekili Leyla Şahin Usta aradı ve “Her şeyi en güzel şekilde ifade etmişsiniz” diyerek tebrik etti.
İkinci arayan Ertuğrul Özkök’tü. Yurt dışındaydı. Sekreteri konferans yoluyla bağladı. Özkök, teşekkür için aradığını söyledi, “Beni de o listede saymanızdan onur duydum” dedi. Sonra yazılar yazdı, “Böyle bir gemi yola çıkarsa Aydın Doğan’ın da bu gemide bulunmakta tereddüt etmeyeceğini” kaydetti.
Başka başka, başka geri dönüşler oldu o açık mektup için. MÜSİAD’ın Ankara Şubesi Başkanı İlhan Erdal aradı, bu çağrıya bütün kalbiyle katılacağını söyledi. Mustafa Ruhi Şirin aradı, çocuk onun sevdasıydı, Üstün Yetenekli Çocuklar üzerine özel projelere öncülük etmişti, böyle bir seferberlik olursa ona aşkla katılacağını bildirdi.
Sonra bir baktım, tepkiler yansımaya başladı köşelere...
Sabah’ta Melih Altınok, Akşam’da Murat Kelkitlioğlu, “Ahmet Abi”li ifadelerle bana yakınlıklarını dile getirerek, böyle bir seferberlikte ismini zikrettiğim Ertuğrul Özkök üzerinden hücuma geçtiler. Murat’a göre “Bu gemi batar Ahmet Abi” idi mesele. Çünkü içinde Aydın Doğan olacaktı. Melih’e göre “Başkıro Ertuğrul Özkök”le mi olacaktı bu eğitim seferberliği?
Hemen söyleyeyim, bu iki arkadaşım salt kendi düşüncelerini mi seslendiriyorlar yoksa bir çevrenin dünyasını mı yansıtıyorlar, bilmiyorum ama benim kalbi hassasiyetlerimi paylaşan çevrede, çizgisini hiç paylaşmadıkları Ertuğrul Özkök’le ya da Aydın Doğan’la ilgili böyle bir rezerv ortaya konmadı.
Çünkü mesele eğitim meselesiydi ve ben, o meselede tam da “milli bir seferberlik” oluşturulmasını önermekteydim. Ben “Akil İnsanlar” heyetinde Celalettin Can gibi söze “Ben sosyalistim, Kürdüm ve Kızılbaşım” diye başlayan arkadaşla 2.5 ay birlikte dolaştım İç Anadolu’yu. Hiç de pişman değilim. O da Tayyip Erdoğan formülüydü. O zaman Akil İnsanlar Heyeti içinde yer alıp, saatlerce Başbakan Erdoğan’la ortak toplantı yapan insanların büyük kısmı bugün Cumhurbaşkanı Erdoğan’la birlikte değil. Soralım Sayın Erdoğan’a pişman mı Akil İnsanlar formülünden?
Tepki gösteren “arkadaşlar” bence Ertuğrul Özkök - Aydın Doğan isimlerine tepki göstereceğim derken, “Türkiye’nin geleceğini inşa misyonu” diye nitelediğim “Eğitim” alanını ıskalamışlar.
Ben bir kere daha Sayın Cumhurbaşkanına ulaşma dileğiyle çağrımı tekrarlıyorum:
“Eğitimde seferberlik için siyasi düşünce farklılıklarını aşarak Türkiye’nin tüm çevrelerini kapsayan bir milli liderlik yapın. Bugün insan sermayemizin özgül ağırlığını yükseltmek her şeyden daha hayatidir.”
Bu konuyu yazacağım.