‘Siyah Karga’ filminin başarılı oyuncusu Aydın Orak filmin çekimlerinde dağda, karda katırlarla beraber çalışmanın zor ama bir o kadar da zevkli olduğunu söyledi.
‘Siyah Karga’ filmi festival yolculuğunun ardından seyirciyle buluştu. Dünya prömiyerini İstanbul Film Festivali’nin Ulusal Altın Lale Yarışması’nda yapan film, son olarak 4. Uluslararası Boğaziçi Film Festivali’nden En İyi Görüntü Yönetmeni ödülüyle ayrıldı. Tayfur Aydın’ın yurtsuzluk, gurbet ve hasret temalarına odaklı ikinci filminde kaçakçı Sait rolünü üstlenen Aydın Orak, politik kaosların tek panzehirinin sanat olduğunu düşünüyor.
Film vizyonda. Nasıl gidiyor her şey?
Şu sıralar ülke gündemi durulmuyor. Bu tür politik kaosların tek panzehiri sanat. Bizde de vizyon yoğunluğu var. Söyleşiler, seyirciyle buluşmalar, filmle ilgili olumlu olumsuz eleştirilerle gidiyor.
Yalnızca oyuncu değil, yapım şirketin Orak Film ile dağıtımcısında...
Orak Film zaman zaman bazı filmlerin dağıtımını yapıyor. Bunu zorunluluktan yapıyoruz desem yeridir. Türkiye’deki dağıtım durumu malum... Filmler dağıtımcı bulamıyor. Dağıtımcılar ticari filmlere öncelik tanıyor. Bu tür bağımsız filmlere neredeyse vizyonda hiç şans verilmiyor. İlk ‘Asasız Musa’ filmimde bu sorunla karşılaşınca kendi filmimizi kendimiz dağıtalım dedik ve dağıtıma da başladık.
Film katıldığı festivallerde beğeni topladı ama ödülsüz döndü. Ödüller filmler için ne kadar önemli sence?
Ödül için ya da festival için film yapılmaz. Festival, ödül, gişe başarısı sonra gelirse gelir. Her film kendi kaderini yaşar diye bir söz var. Ancak film çekip kaderine bırakmak da doğru değil. Filmin kaderi yönetmen, yapımcı ve dağıtımcının elinde... Ödüllerse motive eder.
4. Boğaziçi Film Festivali’nde En İyi Görüntü Yönetimi ödülü aldınız. Filmin çok iyi kurulmuş bir atmosferi var. Ancak bu görsel anlatım filmin önüne geçti mi sence?
Bu filmin yönetmen filmi olduğunu düşünüyorum. Karakter sineması değil. Bu nedenle görsel dil ön planda. Karakterler derinlikli çizilmemiş, atmosferin içinde birer figürler. Yönetmen-senarist bunun farkında ve bilerek yaptığını düşünüyorum. ‘Siyah Karga’ bir karakter filmi değil, yönetmen filmidir.
“Kaçakçı” karakteri senin hayatından nasıl izler taşıyor?
Sınır bir ilçede doğup büyüdüm. Tanıdığım çok kaçakçı oldu. Film fikir aşamasındayken de Tayfur ile mekan bakmak ve araştırma yapmak için kaçakçılarla röportaj yaptık, gerçek hikayeler dinledik. Benim doğup büyüdüğüm yerler düz bir coğrafya ve katırlarla kaçakçılık yapılmıyor. Fakat filmdeki mekanlar dağlık ve katırlar var. Buna alışmam biraz zor oldu. Bir kere dağlar, yamaçlar, uçurumlar, kar, kış var. En önemlisi de sürekli beraber oynadığınız katırlar var. Her tekrarda katırlar da aynısını yapmak zorunda. Bu tekrarı siz yaparken katıra da yaptırmak zorundasınız.
Filmin gerçekçi bir anlatım dili benimsemesinin nedeni ne?
Çünkü toplumsal gerçekçi bir konuyu, gerçeğe en yakın çekebilmek önemli bir detay. Nasıl ki sinemada hayattaki gerçek ışığa ulaşmak için ışık kullanılıyorsa, oyuncu gerçek bir karakteri rol yapmadan doğala en yakın oynayabiliyorsa, sinema da hayatın gerçekliğine en yakınını yakalamak için çaba sarf ediyordur.
Sınırlarda geçen bir film. Aslında politik olabilirdi ama masalsı ve naif bir dili var. Neden?
Bu yönetmenin tercihi. Tayfur Aydın’ın önceki filminde de böyle bir dil vardı. Hikayelerini böyle kurmayı seviyor. Bu belki de kendince kurmak istediği bir dil. Başka şekilde de yorumlanabilir.
Tek kişilik şovlar da yapıyorsun...
Hakkari’den İzmir’e İsveç’ten Avustralya’ya kadar bu süre zarfında turneler yaptım. Daha çok tek kişilik oyunlar sahneledim. En son ‘Actor’ adında anlatım tiyatrosu formunda kısmen şov denebilen bir oyun.
Hem yönetmenlik hem de oyunculuk yapan birisi olarak, öncelikle hangisiyle anılmak istersin?
Kafamda bazı fikirler beliriyor. Yazıyorum. Bana ait olan bir duygu bir hikaye. İlla ki anlatacağım dediğim şeyi kendim çekiyorum. Ama asıl mesleğim 20 yıldır yaptığım oyunculuk.