Ben onu tanıdığımda hapisten yeni çıkmıştı.(1984) Rahmetli Üstad Necip Fazıl ile birlikte yargılanmışlar, İskilipli Atıf Efendi hakkında bir yayından dolayı. Ardından da Sadık ağabeyi hapse koymuşlar. "Geçen yıla kadar hapisteydi, ama hala adliye kapılarındadır" demişti arkadaşım. Sırtında ince bir kaban, rüzgarın dikine Divanyolu yokuşunu hızla yürüyen bu adama, "Fırtına" derlerdi Hukuk öğrencileri...
Sebebine gelince... Bir gün fikir suçlarından bahsederken hocamız Ordinaryüs Profesör Sulhi Dönmezer, meşhur kıs kıs gülüşüyle şöyle demişti; "hep 141/142'den bahsediyorsunuz, bunun bir de 163'ü vardır, hiç bunu görmezsiniz"... Ön sıralarda solcu arkadaşlar otururdu, hocaya "163'ten yargılanan mı var, fikir mağduriyeti 141/142'ye, sağcılarda fikir yok çünkü" demişlerdi. Hoca esprili bir kişiydi, "Sadık Albayrak diye bir yazar var ya, o hep fikirden yargılanıyor, adam gece gündüz 163, Saidi Nursi kurtuldu, o kurtulamadı" demiş, gülerek, derse devam etmişti. Dönmezer'in bir özelliği de Saidi Nursi ve meşhur Nurculuk davalarında değişmez bilirkişiliğiydi...
Biz Dönmezer'i genelde liberal ve özgürlükçü bilirdik. Dindar olmadığını ama dini düşünceye saygı duyduğunu söylerdi, hatta Nurcu kesimin entelektüel toplantılarında görüş tavsiye aldığı bir kimseydi...
Sadık Albayrak ağabeyle geçen yıllarda Bediüzzaman davaları ile ilgili olarak konuşurken öğrenecektim; Dönmezer'in 80 darbesi öncesindeki Saidi Nursi kararlarında menfi anlamda bilirkişi görüşü serdettiğini, eserlerinin 163'e takıldığını... Ama 80 darbesinden sonra aynı eserlerde düşünce suçu bulunamamış. Nitekim Necmettin Şahiner'in Aydınlar Konuşuyor adlı kitabında da bahsetmiş Dönmezer. Meğerse Nursi'nin eserlerinde ciddi bir ayıklama yapılmış ve daha evvel 163'e takılan pek çok konu, özellikle 80 darbesinden sonra temizlenerek baskıya verilmiş. Ben bunu yargılamıyorum, devrin sosyolojisi, insanların çekincesi, rejimin kalplere saldığı korku, korunma mekanizması arayış... Bunların hepsi insani, hepsi de gelebilir başa... Ama bazı insanlar hangi şartta olursa olsun burnunun dikine, rüzgara karşı giderler. Bediüzzaman böyle bir hayat yaşadı mesela. Sadık Albayrak da böyle birisiydi ve hala da öyledir.
Şimdiki genç nesil bilmiyor, 1980 askeri darbesinden sonraki siyasi mahkumiyetlerin gerekçesi ceza kanunundaki bu üç maddede toparlanırdı. Solcular 141/142'den, Sadık ağabey gibi olanlarsa 163'ten yargılanır ve hapis yatardı. 163. madde şöyleydi: "Laikliğe aykırı olarak, Devletin sosyal veya ekonomik veya siyasi veya hukuki temel düzenini, kısmen de olsa dini esas ve inançlara uydurmak amacıyla veya siyasi amaçla veya siyasi menfaat temin ve tesis eylemek maksadıyla dini veya dini hissiyatı veya dince mukaddes tanınan şeyleri alet ederek her ne suretle olursa olsun propaganda yapan veya telkinde bulunan kimse beş yıldan on yıla kadar ağır hapis cezası ile cezalandırılır."
TCK 163.madde 1991'de kaldırıldı. Biz Hukuk Fakültesinde Teklif isminde bir dergi çıkartıyorduk hukuk öğrencileri olarak. 163'ün ve düşünce suçlarının kaldırılması için çok yazı yazdık, gündem yaptık, Sadık Albayrak'ın maceralı hayatı ve eserleri bizim ilhamımızdı. Türkye'de İslamcılık Batıcılık Mücadelesi, Şeriat Yolunda Yürüyenler ve Sürünenler, Meşrutiyet İslamcılığı ve Siyonizm, Siyasi Boyutlarıyla Türkiye'de İslamcılığın Doğuşu gibi eserler... (Meşrutiyet İstanbul'unda Kadın ve Sosyal Değişim adlı eseriyse halen başvuru kitabımdır, bana ithafen yazdığı kısa bir mektupla, yol haritasıdır.)
Trabzon'da Sadık Albayrak'la karşılaştım geçen gün. Şehit Samet Uslu Kız Anadolu İmam Hatip lisesinde gençlere hitap ettik, 15 Temmuz direniş bilinciyle ayakta tüm öğrenciler. İHH'nın idealist genç kızlarıyla berberdik. TÜGVA'dan İLİM YAYMA'dan gençler koşup gelmiş. Ardından kültür merkezinde Sadık Albayrak ağabeyle buluştuk. Peşimdeki kız öğrencileri görünce; "Kızım inandığınız hak yolda cesaretle durmaya devam" dedi. Gençler için unutulmaz bir nasihat ibretli bir vasiyet oldu bu...
Bir rüzgar gibi esen bu ihtiyar delikanlıya bakınca, üzgün inik yelkenleri yeniden şişiyor insanın. Bir hava esiyor Kıble'den... Uhud'dan Hayber'den Kudüs'ten Çanakkale'den Bosna'dan haberler taşıyan...